Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

İŞADAMI İsak Alaton dün “BARIŞI KURMAK” Konferansı’nda çoğu kişinin kafasından geçen hatta küçük gruplarda “sesli düşünce” jimnastiği yapılan şeyi açıkça ve cesaretle dile getiriyor:
“Kürtler arasında bir referandum yapılarak, ‘ayrılmak istiyor musunuz’ diye sorulabilir.”
Ardından Kanada/Quebec’den bir referandum örneği veriyor.
Kanada’nın Fransızca konuşulan o coğrafyasında halka “ayrılmak isteyip istemedikleri” sorulmuş, tahminlerin aksine “hayır” diyenler çoğunluktaymış.
Alaton Kürtlerden de çoğunlukla “hayır” cevabı çıkacağı görüşünde olduğunu vurguluyor.
Kimilerinin “elin Yahudisi işte... Türkiye’nin bölünmesi umurunda mı olur” diye söylendiklerini duyar gibiyim.
Oysa İsak Alaton bu topraklara yürekten bağlıdır.
Bir örnek:
İsak beyin kızı Leyla Alaton, bir söyleşimizde bakın ne demişti.
“Senin annen biliyorum ki Boşnak...
Onun annesi ve babası Osmanlı’nın son yıllarında Bosna’dan İstanbul’a göçmüş.
Yani senin Türkiyeli oluşunun geçmişi 100 yıl bile değil.

Haberin Devamı
Barışı kurmak çağrısı


Bu topraklardaki milyonlarca yurttaşımız da öyle.
Oysa biz Yahudi kökenli yurttaşlar 500 yıldır bu ülkedeyiz.
500 yıldır bu topraklar vatanımız.”
Yurtseverlik üzerine bir tartışmada, Leyla gözleri çakmak çakmak böyle bir patlama yapmıştı.
Babasına benzer.
Akılcı bulduğunu, kendi gerçeklerini söylemekten hiç çekinmez.
İsak Alaton “Kürtler arasında referandum” düşüncesi sadece ona ait değil özellikle PKK’nın kanlı eylemlerinden sonra tepkiyle de çok kez ağızlardan fışkıran sözcüklerdir.



SANDIKTAN EVET ÇIKMAZ
Bence de referandum sandıkları kurulsa “ayrılalım” diyenler çok azınlıkta kalır.
Belki “demokratik yöntem” denebilir, belki ortak çözüm üretmek için “zemin” oluşur.
Fakat zaten bilinen bu psikolojiyi sandıkta test ederek gerilimi tırmandıracak, fay kırıkları üretecek, Öcalan’ın ve PKK’nın bile telaffuz etmediği “ayrılık” sorusunu gündemin tepesine -kaçınılmaz bir zorunluğa sürüklenilmedikçe- böyle bir referandum şu aşamalarda gereksiz.
Zamanı ve enerjiyi “birlikte kansız yaşamak” için demokratik çözümler üretimine kullanmalıyız.
Aynı konferans... Bu kez Leyla Zana “karşı referandum” taşını sürüyor:
“Belki Türkler arasında bir referandum yapılabilir. ‘Kürtlerle eşit şartlarla birlikte yaşamak istiyor musunuz’ diye sorulabilir.”
Zana bu söylemini “Kürtler hep simitçi, boyacı olarak görüldü. Oysa her anlamda eşit konumda birlikte yaşamaktan söz ediyorum” mesajıyla açıyor.
Sanıyorum böyle bir referandum yapılsa “EVET” oyları büyük fark yapar.
Türkiye’de zaten “kökenine bakılmaksızın eşitliğe dayalı yurttaşlık” statüsü kuraldır.
Bu ülkede Kürtler cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, genelkurmay başkanı, diplomat, yargıç, savcı, öğretim üyesi olmuşlardır.
Engeller yoktur.
Kürt kökenli yurttaşlara “ancak simitçi, boyacı, inşaat işçisi olabilir” diye bir “kast” sistemi bakışı olduğunu kim söyleyebilir?
Tam tersine...
Güney-doğu’nun kalkınması, ekonomik, kültürel, sosyal çıtasının Batı’yla aynı düzeyde olması “ortak istektir.”
Bunun şiddeti de frenleyeceği gerçeği genel algılamadır.
Ama...
Bir diğer gerçek daha...
PKK’nın kanlı eylemleri, yitirilen canlar, anaların gözyaşları, AB’nin eşiğine adım atmış 21. yüzyıl Türkiye’sinde “olmaz böyle şey” dedirten görüntüler zaman zaman tanık olduğumuz şöyle tepkiler üretebiliyor:
“Ayrılmak istiyorlarsa kendileri bilir. Yeter artık.”
Leyla Zana önerisini böyle tepkilere dayandırıyor olabilir.
Ancak...
Bu “referandum”un da pratiği yok.
Kimse bu güzelim yurdun bir taşını bile gözden çıkarmaz.
Ayrıca...
Polarizasyonun en ileri noktasına bir gün savrulma olsa bile bu topraklardaki “Türk ve Kürt” ana babadan doğmuş olanlar iki kökenin 3,4,5 ve ötesi kuşaklara dayanan kan ortaklığı nedeniyle dedeler, anneanneler, babaanneler, büyük dedeler, haminneler, torunlar yani 10 milyonlar var.
İnsan haklarına, özgün kimlik ve kültürlere, anayasal vatandaşlığa dayalı sevgi ve saygıda demlenmiş demokratik çözümlere odaklanmalıyız.
Kahire’nin Tahrir Meydanı ya da Suriye meydanları (*) değil, Hayd Park’ın özgür fikir ve söylem platformu rotamız olmalı.
............................
Bilgi Üniversitesi’ndeki “BARIŞI KURMAK” Konferansı değerli bir girişim.
Yerkürenin bu konuda uzman isimleri olan katılımcıları da “demokratik toplumun inşası” için yapı taşlarını yığıyorlar.
“Bilgisiz fikir olmaz” söyleminin içini dolduran bir girişim bu.
............................
(* Suriye’de Kürt nüfus daha şimdi yurttaşlık statüsünü alabildi.)