Güneri Cıvaoğlu
Milliyet, yayın hayatına
3 Mayıs 1950'de adım atmıştı.
Bugün
47 yaşını geride bıraktı.
48'e girdi.
Milliyet'in ilk yıllarındaki gazeteleri anımsayalım;
Hürriyet, Cumhuriyet, Vatan, Yeni Sabah, Tan, Tanin, Son Posta, Son Telgraf... Ankara'da
Ulus, Zafer, Kudret.
Bunlar, döneminin iddialı ve yüksek satışlı gazeteleriydi.
1997'ye onlardan sadece üçü ulaşabildi;
Babıali'deki kıdem sırasıyla
Cumhuriyet, Hürriyet ve
Milliyet.
İlginç bir rastlantı...
Her üçünün de, doğum günleri
Mayıs'ın ilk haftasında.
3 Mayıs 1988'de, bu rastlantıya işaret eden
Milliyet'in başyazı sütununda
Altan Öymen şöyle yazmıştı:
"Eskiden - refik - denilirdi... Aynı yolda birlikte yürüyen eş ya da arkadaş anlamına... O deyimi kullanarak iki - refik - imize - nice yıllar - dileriz."
Öymen'in satırlarının üzerinden
9 yıl aktı...
Milliyet'e ve bu yıldönümleri haftasında
Hürriyet ve
Cumhuriyet refiklerimize
"aynen devam" diyoruz.
"Aynen devam..." Çünkü, üçünün de geçmişleri, geleceklerinin ve
Türkiye'ye yapacakları katkıların güvencesidir.
Bir diğer mutlu rastlantı,
3 Mayıs'ın
"Dünya Basın Özgürlük Günü" olmasıdır.
Dünya Gazeteler Birliği, bu bağlamda
3 Mayıs için şöyle bir açıklama yaptı:
"Dünyanın çeşitli ülkelerinde gazeteciler ve editörler, sadece doğruyu söyledikleri için öldürülüyorlar, saldırıya uğruyorlar, tutuklanıyorlar ya da tehdit ediliyorlar. Yayınlarıyla, hükümetlere ters düşen görüşleri ifadeye - cüret ettikleri - için sansüre uğruyor, para cezasına çarptırılıyor, hatta kapatılıyorlar.
Dünya Basın Özgürlüğü Günü, basın özgürlüğü uğrunda verilen kurbanları onurlandırmak ve vatandaşlarına bu temel ilkeyi fazla görmeye devam eden hükümetler üzerinde baskı uygulamak amacıyla oluşturuldu.
3 Mayıs'ın verdiği mesaj, basın özgürlüğünün, demokrasinin yaşaması için gereklerden biri ve insanoğlunun en içten dileği olduğudur... Medyanın hükümetlere ve kamuoyuna basın özgürlüğünün önemini ve insanların bu özgürlüğü elde etmek için hala mücadele verdiğini hatırlatabilecekleri gündür."
Evet... Bu satırlar, herhalde
Refahyol Hükümeti'ne çok şey haykırmaktadır.
Ancak...
Bu anlamlı sesin işitildiği ve değerlendirildiği konusunda kuşkuluyuz.
Hatta... Karamsarız.
Demokrasi tarihinde, özgür basının sesine kulak tıkayanların talihsiz ve sonu hüsranla biten serüvenlerinin örnekleri - ne yazık ki - az değildir.
Kökü yarım yüzyıla uzanan
Milliyet'in kurum kimliği
"BASINDA GÜVEN"dir.
Bugün birinci sayfamızda yayınladığımız
TEMEL İLKELERİMİZ, Milliyet'in
"BASINDA GÜVEN" sürecini vurgulamaktadır.
Milliyet, siyasi partiler, kurumlar ve tüm güç odakları karşısında
tam bağımsız yayınıyla... Kişinin bilgilenme ve cevap hakkına, bilginin serbest dolaşımına katkılarıyla... Haberin, önyargısız ve tarafsız, yorumların ise, özgürce ve mesleğin etik kuralları içinde yansıtılması doğrultusundaki yayıncılığıyla...
BASINDA GÜVENin simgesi olmuştur.
1950'den bu yana yayıncılığıyla, tarihe tanıklığını gelecek kuşaklara tam ve dürüstçe yansıtma misyonunu da üstlenmiştir.
Geride kalan
47 yıla olduğu gibi, bugünlere ve yarına
güvenli referanstır.
Elbette dünyanın en itibarlı yayın organları gibi,
Milliyet'in de yanıldığı haberler olmuştur.
Ama... Bunlar, doğruyu araştırma yolunda, gazetecilik mesleğinin bütün profesyonellik kuralları, gazetecilik etiğinin bütün moral unsurları uygulanmasına rağmen olabilmiştir.
Bir çıkar uğruna ya da bir yanlış amaç, bir baskı nedeniyle bilerek ve isteyerek değil.
Bundan böyle de,
Milliyet, aynı onurlu çizgide yayını sürdürecektir.
Milliyet'in
Anayasa'sını oluşturan ilkelerin temelini, gazetenin Genel Yönetmeni ve Başyazarı merhum
Abdi İpekçi atmıştı.
O temeller üzerinde yükseliyor, yenileniyoruz.
Gazeteler ve gazeteciler, kendilerinden çok ender söz ederler.
Çünkü, sütunlar ve sayfalar, toplumundur.
3 Mayıs gibi çok özel bir günde, biraz kendimizin ve kendi dünyamızın penceresinden manzaralar çizdik.
Fakat, aslında bu satırlar, dolaylı da olsa, gene toplumun yararlarına dönüktür.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Genel Sekreteri Robert Menard, şöyle diyor:
"Gazetecilerden söz ettiğimiz zaman, yalnızca meslektaşlarımızı korumuyoruz. Bununla, bilgi verme ve edinme hakkını da savunuyoruz.
Birincisi - medyayı - ikincisi - herkesi - ilgilendiriyor."
Milliyet camiasına, en son katılanlardan biriyim, ama, kendimi bu aileden hiç ayrı görmedim. O nedenle - sanırım - şunu söyleyebilirim:
"47 yıl boyunca Milliyet'e verdiğiniz destek için şükranlarımızı sunuyoruz.
Milliyet, sizden aldığı güçle, BASINDA GÜVEN olmayı sürdürecektir."