Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

KÖRLER diyarında filin tarifini yapar gibi “başkanlık sistemi” tartışmasına girişmek yanlış olur.
Görme engelli insanlarımızı kırmak değil, yanlışlığı ortaya koymaktır amacım.
Filin kulağını tutan kör “fil bir teknenin yelkenidir” dermiş.
Filin bacağını tutan bir diğer kör “fil bir sütundur” diye iddia edermiş.
Filin hortumunu tutanı “fil bir borudur”, kuyruğunu tutanı ise “fil bir yılandır” tanımını yaparmış.
Başkanlık sistemini gözü kapalı değil bilinçle yapmak gerekir.
Tartışmalar o zaman sağlıklı olabilir.
Önce sistemin “başkancı” olmadığını belirterek başlamalıyız.
Başbakan Erdoğan’a yaranmak için “başkancı” üretimlerle bir yere varılmaz.
“Başkanlık” ciddi bir sistemdir.
Sadece ABD’de saygın bir uygulaması vardır.
Güney Amerika’nın “muz cumhuriyetlerinde” ve bazı Afrika ülkelerindeki özenti türevleri ise “başkancıdır”.
Oralarda başkanlar putlaştırılmış ikonlardır.

Haberin Devamı

ÜÇ ÖLÇÜT
ABD modelini esas alarak başkanlık sistemine girişin üç kapısını sıralayayım.
1“Başkan, doğrudan doğruya veya ona benzer şekilde halk tarafından seçilmelidir”.
Ama...
Tek başına bu ölçüt yeterli değildir.
Örneğin Avusturya, İzlanda ve İrlanda başkanları doğrudan doğruya halk tarafından seçilirler.
Ancak “göstermelik” başkanlık sistemleridir.
Bu ülkelerde başkanlar semboliktir, her bakımdan “parlamenter sistemler” işler.
Başkanlık sistemleri içinde yer almazlar.
2Başkanlık sistemlerinde, hükümetin ya da yürütme organının parlamenter oylarıyla göreve gelmeleri ya da düşürülmeleri mümkün değildir.”
Hükümetler başkanın ayrıcalığıdır.
Ender durumlarda bir bakanın düşürülmesi hatta başkanın çok özel nedenlerle görevden alınmasında bile bu kriter ihlal edilmiş olmaz.
Çünkü her iki durumda da hükümet üyelerini atama ve görevden alma yetkisi başkanındır.
Bunu tamamlayan bir duruma daha işaret edeyim.
“Saf başkanlık sisteminin, başkanla onun hükümeti arasında hiçbir tür -ikili otoriteye- yer yoktur.”
3“Otorite çizgisi başkandan aşağı doğru dümdüz inmelidir.”
Açıkçası üçüncü ölçüt başkanın yürütme organını kesin yetkiyle yönlendirmesidir.

Haberin Devamı

KIVIRTMALI BAŞKANLIK
ARJANTİN’DE ve daha önceleri (Allende’ye kadar) Şili’de adaylardan birinin mutlak halk çoğunluğu oylarını alamaması halinde başkanı parlamento seçer.
Bolivya’da ise parlamentonun en çok oy alan üç aday arasından birini başkan seçmesi gibi bir uygulama dikkat çekicidir.
Ama 1985’te ve 1989’da halk oylamasında ikinci olan adayı seçmiştir parlamento.
O nedenle bunlar “kıvırtmalı başkanlık” sistemleri gibi görünebilir.
Gene de başkanın hükümeti kendi tercihleriyle yönetmesi durumu hafifletebilir.
Ya başkanın “parlamentoyu fesih yetkisi” varsa?
İşte bu “başkanlık sistemini bozar.”
Çünkü...
Başkanlık sisteminde “iktidarı paylaşmaya” girer.
Oysa...
İktidarı “paylaşmak” değil, “iktidar ayrılığı” esastır.
Yasama, yani parlamento nasıl ki başkanı seçmiyor, hükümetine güvenoyu vermiyorsa, onları görevden alamıyorsa başkan da parlamentoyu fesih edemez.
Yargı da bağımsızdır.
Saf başkanlık sistemi budur.
ABD’de Temsilciler Meclisi ve Senato’nun çoğu kez başkanın partisinden değil karşı partiden olması sistemin isleyişini gösterir.
Ancak...
Bu işlerlik anayasanın sayesinde değil, anayasaya rağmen o ülkedeki siyaset yapma geleneğinin sonucudur.
Örneğin özellikle dış politikada parlamento geleneği iktidar ve muhalefetin ABD yararı için birlikte hareket etmesidir.
...........
Son olarak Amerika’da başkanlık sistemi tarihi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır.
Oysa...
Avrupa’da demokrasilere geçiş öncesi başta kralların olduğu monarşiler hüküm sürüyordu.
Simgesel krallar yerine, simgesel cumhurbaşkanları ile devam edildi.
Parlamenter sistem bu nedenle Avrupa’nın tercihidir.
..........
İşte filin fotoğrafı ve emarı...