İki başbakanın bir resmi yemek sonrası "bilgi sızdırmaya" çalışıyorduk.Özal'ın danışmanları daha o göreve gelmelerinden önceki yıllardan yakın arkadaşlarımdı.Onlardan biri, "Karşılıklı tebrikler sunup bol bol güldüler" dedi.Gündemde "dehşetengiz" dış politika sorunları vardı.O ortamda "tebrik edilecek ve gülünecek" ne bulmuş olabilirlerdi?Özal'ın danışmanı "Zannettiğin gibi değil. Kendi iç politika hamlelerini konuştular" dedi. Ve merakımı giderdi:"Margaret Thatcher nasıl ansızın seçim kararı açıkladığını ve bu baskın seçimle sandıktan gene iktidar olarak çıktığını anlattı. Muhalefeti faka bastırışına güldüler. Turgut Özal da aynı yöntemi kendisinin pek sevdiğini, muhalefeti hazırlıksız yakaladığını söyledi. İkisi de faka bastırma ustalıkları nedeniyle birbirlerini tebrik ettiler..."Yemek, böyle iç politika eksenli konuşmalarla sürmüş................................Dünyanın bütün seçimli yönetimlerinde en önemli başarı "seçilip" yeniden parlamentoya gelmektir. Parlamentoların asıl büyük koalisyonu "yeniden seçilip başkente gelenlerden" oluşur.Bütün partilerin milletvekilleri sandıktan çıkma başarısını göstermiş olanlara farklı gözle bakarlar.Siyasi parti liderleri ve başbakanlar için bu sınav çıtası daha yüksek tutulmuştur.Yeniden seçilmeleri kesmez. Yeniden iktidar olabilmek için her seçim "sırat köprüsünden" geçerler.Sadece kendilerine değil, başında bulundukları partinin adaylarına da sorumludurlar.O nedenledir ki... Dış politika ve ekonomi dahil her alanda tercihlerin ve tavırların kökeninde "iç siyaset" vardır.Seçim kaygısının ve sandık sendromunun siyasetçi dokularına sindiği söylenebilir.Gerçi "Siyasetçi, bugün için politika yapandır... Devlet adamı ise yarınlara ve gelecek nesillere dönük politika yapar" diye bir söz var ama bugün için politika yapmadan, yani iktidar olmadan, yarınlar için politika üretecek devlet adamlığı şansını bulamazlar ki...Doğru olan, bunların zamanını ve oranını iyi harmanlamak sağduyusudur.................................Kim ne derse desin Türkiye seçime gidiyor.Belki "erken," belki "baskın" ama 2006 sonuna kadar seçim...Daha önce de yazmıştım: "Siyasetin meteoroloji balonlarından gönderilen tüm sinyaller bunu gösteriyor. AKP grubunun iç dinamikleri de, dış koşullar da... Ve Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı yoluna taş taşıyanların gayretleri de 2007'deki 5 yıllık sürenin dolmasının beklenemeyeceğini göstermekte."Başbakan Erdoğan'ın ve diğer AKP kurmaylarının "Seçimler zamanında yapılacak" söylemleri bana Margaret Thatcher ve Özal'ın "baskın seçim" muhabbetini anımsattı. g.civaoglu@milliyet.com.tr Günün "Baskın seçim olur mu?" sorusu hiç de öyle "500 milyarlık soru" falan değil. Anlatayım. İngiltere'nin Demir Lady'si Margaret Thatcher ile Turgut Özal ne konuşmuşlardı?