AB’den işaret var: “Türkiye Meclis içindeki yemin krizini aşsın, önünde sıkıntılı bir dönem var...”
O “sıkıntı” ne olabilir?
Sezilerime göre “Kürt sorunu...”
CHP ile çözüme ulaşılsa bile BDP’nin direneceği açık seçik belli.
“Hatip Dicle ve 12 Haziran’da seçilen KCK’lılar serbest bırakılmadıkları sürece BDP’nin diğer seçilenleri Meclis’e gelmeyecek, yemin etmeyecekler...”
Peki durum Başbakan Erdoğan’ın “ister gelirler, ister gelmezler biz bu parlamentoyla onlarsız da yolumuza devam ederiz” söylemindeki “geniş harekât sahasının” AK Parti’ye hâlâ açık olduğunu mu gösteriyor?
Gelişmeler hiç de öyle değil.
BDP Meclis grubunu Diyarbakır’da toplayarak ciddi bir mesaj veriyor.
“Diyarbakır merkezli bir oluşumun” adım sesleri bu.
Kürt sorununda derinleşmiş Namık Durukan’ın “haber analizi” kaygı verici bir ajandanın sayfalarını çevirmekte.
Haberin ayrıntılarına girmiyorum.
Çok kısaca şöyle:
- DTK (Demokratik Toplum Kongresi), bölgede “Diyarbakır merkezli Demokratik Özerklik” ilanı için hazırlık yapmakta...
- BDP’li milletvekilleri kuruluşun eşiğindeki “Kürt Meclisi’nde” yer alacaklar.
- Kürt Meclisi’nde “Kürt hukuk sistemi, Kürtçenin birinci dil olması, Kürtçe eğitim, Kürtçe üniversite, bölgenin ekonomik yönetimi” konuları tartışılacak, karara bağlanacak.
- Devletin güvenlik güçleriyle ve diğer kurumlarıyla bu oluşumu engellemeye geçmesi halinde halk direniş hareketleri orgenize edilecek...
- Sonbaharda Kuzey Irak Kürtlerinin de katılacağı bir “Kürt Ulusal Kongresi” toplanacak.
Yazının başına dönelim, AB’den gelen işaret böyle bir ajanda için “hafif” bile kalmakta.
ÇOK YAZIK OLUR
ELBETTE böyle bir “de facto” durumu yani tek taraflı “oldu bittinin” kabulü mümkün değil.
Anayasa hükümleri, devletin tek egemen güç olarak varlığı, bunu koruyacak silahlı kuvvetleri ötesinde BDP’nin bölge halkının sadece yarısını temsil edebildiği bir gerçek.
Bir yarının diğer yarıya kendi iradesini dayatması “demokratik özerklik” hareketindeki “demokratik” sözcüğüyle örtüşüyor mu?
Ama...
Ankara’da basiretler bağlanmışsa “de facto” özerklik hareketi arkasındakilerin değirmenlerine su taşımış olur.
“Cin” şişeden çıktıktan sonra artık çok geç olur.
Şişeye yeniden sokulamaz.
Çarşı sadece Güneydoğu’da değil Türkiye’nin diğer yörelerinde büyük şehir çarşılarında da karışır.
Türkiye çapında yüzde 50 gibi büyük oranda oy almış olan AK Parti iktidarı, milletten aldığı güvenin hakkını vermelidir.
Bu güzelim ülkeye birlik ve demokrasi içinde huzuru yaşatabilmelidir.
Çözüm üretmelidir.
İktidara tarihin yüklediği misyondur bu.
Bölgenin en çağdaş ülkesi olarak örnek gösterilen ve Avrupa demokrasi çıtası seviyesini hedef alan Türkiye’ye “akıl tutulması” hiç yakışmıyor.
Avrupa’da da bizdeki gibi sorunlar çıktığında namlı ucunda değil çağdaşlığın ışığında çözümler üretildi.
Türkiye’den de beklenen budur.
Kuzey Akdeniz hattında bütün ülkeler “iç savaşların kanla yoğurulmuş acılarını” yaşadı; “İspanya, İtalya, Sırbistan, Yunanistan...”
Bu deprem hattı sadece Türkiye’ye uzanamamıştı.
Zehirin topraklarımıza akması engellenmeli.
Kolektif akıl bunu gerektiriyor.
“Basmayın çimenlere, yazık olur çiçeklere...”
ÇANKAYA YEMİNİ
HUKUKİ durum tartışmalı. Yemin etmeyen ve mazeretsiz 5 oturum Meclis’e katılmayan CHP ve BDP’li seçilmişler, milletvekili sıfatını kaybederler mi?
Birbirinin tam karşıtı hukuk yorumlarını okuyoruz, TV ekranlarında izliyoruz.
Tekrarlamıyorum...
Daha ötesini düşünüyorum.
Teoride “her siyasal hareketin bir kazananı ve bir kaybedeni olduğu” gerçeğinden hareketle, CHP ve BDP’li seçilmişlerin Meclis dışına itilmeleri halinde AK Parti’nin kazancı ne olur?
“Ara seçime” gidilir.
Ve...
Bu ara seçimde AK Parti’nin en az 50 milletvekili çıkaracağı kesin gibi...
Anayasa’yı AK Parti’nin -referanduma bile gitmeye gerek kalmadan- tek başına değiştireceği, başkanlık sistemini kabul ederek Başbakan Erdoğan’a Çankaya yolunu açacak Meclis çoğunluğu demektir bu.
Kazançlı kim?
Cevabı bir üst paragrafta.
Ya kaybedeni?
Bu Meclis hesabı o sorunun da cevabı.
Ama...
“Zamanın ruhu” diye de bir gerçek var.
Şu süreçte “zamanın ruhu” kazananın ve kaybedenin bu kadar sığ hesaplarına izin veriyor mu?
Güneydoğu’da toplanan siyah bulutlara, yaklaşan fırtınayı haber veren barometre ibresine bakınız.
Başbakan Erdoğan’ın “sertlikte inişe geçişi” Ankara’da da bunların görüldüğü izlenimini veriyor.
Meclis kürsüsünde edilmeyen yeminle, Çankaya için edilecek yemin bağı pek sağlam değil.