Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Havai fişek gösterilerini andıran “Başörtüsüne özgürlük ve büyük devrim” gibi yayımlarla aynı gün bir özel sektör kanalında sunum yapan genç kadın “giysisi nedeniyle” işinden oldu.
Yoksa bu tarihin “iyi düşünün” seslenişi mi?.
İktidar partisinin sözcüsü, kimsenin “hayat tarzına ve giyimine, içkisine karışma yok” güvenceleri sıralanırken “sunucunun dekoltesini eleştiriyor” ve o sunucu bir başka gerekçeyle(!) gönderiliyor.
“Tarihin bir daha düşün, iyi düşün” uyarısıyla birkaç satır...
......................
Yıllarca “üniversiteli öğrencilere başörtü yasağı” konusunda “sağlam” olduğuna inandığım hukuk duruşu şöyleydi:
“Kamuda hizmet alan ve kamu hizmeti veren farklıdır.
Kamu hizmeti alanın başörtüsü dahil giysisi onun inanç özgürlüğüdür.
Kamu hizmeti veren ise din simgelerinin dışında kalmalıdır.
Laik devletin gereği budur.”
Laik devlet ilkesinin doğum yeri olan Fransa dahil Avrupa’da hukuk anlayışı ve uygulaması böyledir.
Türkiye de Avrupa hukuk tanımına göre yapılanmış “laik devlettir.”
Kamu hizmetlilerine başörtüsü yasağını kaldıran yeni hukuki düzenlemeye bu açıdan bakıyorum.
Hizmet veren memurların, örneğin “hakim ve savcının” başörtüsü hukukta tarafsızlık ve objektiflik ilkesiyle uyum açısından böyle de irdelenmeli.
İnançlara, inanç simgelerine, inanç özgürlüğüne, başını örten ve örtmeyen herkese samimiyetle saygılıyım.
Fakat...
Hukuk zemininde yazdığım gibidir.
Gene de görüşümün pratik değeri olduğu kanısında değilim.
Zaten uygulamada ilke delinmiş eleğe dönmüştü.
Özellikle okullarda başörtülü hocalar ders veriyordu.
Bu yazdıklarım sadece düşülmüş notlardır.
Yoksa... “Nehri tersine akıtmanın mümkün olmadığını” biliyorum.

DİĞER ALANLAR
ELBETTE sadece okullarda, yargı erkindeki savcı ve hakimlerle kısıtlı kalmayacak...
Devlet hastanelerindeki doktorlar, hemşireler, devlet dairelerindeki memurlar, kadın yöneticiler, uçaklardaki hostesler... Her kamu kurumunda yaygınlaşacak.
Hatta Meclis’te ve Anayasa Mahkemesi’nde de başı örtülü hanımları görebileceğiz.
Sonuç...
“Kamu hizmeti alanlar ve kamu hizmeti verenler” ölçütü kalkmıştır.
...................
Bunun yansımalarını hep birlikte yaşayacağız.
“Çalışan kadınların” sayısını artırabilir olması olumlu ama laik devlet ölçütleri içinde artılar mı, eksiler mi ağır basıyor?

HERKESİN TUZU
BURAYA nasıl gelindi?
Çorbada tuzu olmayan öne çıksın.
Bülent Ecevit’ten tutun Süleyman Demirel’e, Turgut Özal’a, Mesut Yılmaz’a, Tansu Çiller’e, Devlet Bahçeli’ye, Kılıçdaroğlu’na tüm siyasi parti liderleri bu değirmene su taşıdı.
Türkiye’nin tümünü temsil eden bir “ortak irade...”
Böyle bakarsak aslında Meclis’te oylama yapılmadan zımni olarak tüm partilerin ortak iradesiyle Anayasa’nın “laik devlet ilkesi” yeniden yazılmıştır.
Buna isteyen “yeniden yorumlanmış” da diyebilir.
“Anglo Amerikan” hukuk penceresinden ise empresyonist resim yorumla “seküler” görüntüdür.
Parasında “Tanrıya güven” yazılı ve başkanlık görevine başlayış töreninde “kutsal kitaba el basarak yemin” olan Anglo Amerikan seküler devlet bir laik devlet türevidir ama ikisi farklıdır.
“Avrupa’nın laik devlet” kavramına göre yapılanan Türkiye, Amerika’nın “seküler devletine” doğru -bir bakıma- “rota kaydırmakta.”
........................
Böylesi de bir “demokratik hukuk devleti tercihidir.”
Ama...
Anayasa böyle farklı yorumlarla, farklı yasal düzenlemelerle, neredeyse yarısına yakın maddelerinin değişmesiyle hiçbir sistematiğe uymayan ve kendi içinde bütünlüğünü yitirmek kertesinde bir maddeler yığınına dönüştü.
Yeni, kendi içinde tutarlı ve nasıl bir devleti amaçladığı net bir Anayasa’yı ne yazık ki hâlâ yapamıyoruz.
Toplumdaki karşıtlık ve kafa karışıklığı nedeni de “hangi devlet, nasıl bir devlet” tanımındaki “ortaya karışık servis” durumudur.