Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CİVAOĞLU

Mesut Yılmaz, Deniz Baykal'ın kıymetini bilmeli.
1980'i hatırlayınız.
Demirel'in azınlık hükümetini, dışarıdan Necmettin Erbakan'ın MSP'si destekliyordu. Ve Demirel'in burnundan getiriyordu.
Her gün "kadayıfı kızartıyoruz. Kadayıfın altı kızardığında, bu azınlık hükümetini düşüreceğiz" söylemini tekrarladığı basın toplantıları yapıyordu.
Amacı... Şu havayı basmaktı:
"Hükümetin pamuk ipliğine bağlı olduğu kanısı hep gündemde kalsın, kaderi Necmettin Erbakan'ın iki dudağı arasında olan azınlık hükümetinin gidici olduğu düşünülsün. Hükümete güven duyulmasın. Hükümet parmağını dahi oynatamasın. Başarısız olsun."
Bu sulandırılmış tavır, sadece hükümeti yıpratmakla kalmıyordu, MSP'yi de bir siyasi parti değil, çadır tiyatrosuna dönüştürmüştü.
Ama...
Asıl önemlisi, demokrasinin ciddiyet ve güvenilirlik kimyasını yok etmişti.
Kadayıfın altı kızardığında...
Sadece hükümet değil, demokrasi de düştü. MSP'nin de mabadı yandı.

Aradan 17 yıl geçti.
İktidarda gene bir azınlık hükümeti var.
Onu ayakta tutan dış destek, 49 oya sahip olan CHP...
Bu dış görüntü benzerliğine karşın, arada "ciddiyet" farkı var.
Deniz Baykal, dün öğle yemeğinde Milliyet'in konuğuydu.
Bir devlet adamı ciddiyetiyle konuştu.
Bu konudaki izlenimleri yansıtayım.
Her şeyden önce şu kelimeleri dikkat çekicidir:
"Celal Bayar'dan bu yana Türkiye'de politika yanlış yapıldı. Muhalefet partileri, iktidarın başarısız olması için çalıştılar. Biz ise iktidarın başarılı olmasını istiyoruz. Bu bizim işimize gelir."
Baykal
biliyor ki...
En başarılı olanlar da dahil, bütün iktidarların ortak yazgısı "yıpranmaktır".
Ekonomide, dış politikada, sosyal politikalarında
başarılı olabilirler. Ama siyasette yıpranırlar. Hükümet edecek yeni parti, bir enkaz değil, iyi ve güçlü durumda bir Türkiye'yi devralmalıdır.
Çamurda patinaj yapacak yerde, ülkeyi sağlam bir zeminde daha ileriye götürecek politikaları keyifle ve güvenle uygulamalıdır.
Kısacası, umutsuz hasta durumuna sokulmuş eski iktidarın can vermesini bekleyip, onun boşaltacağı yoğun bakım odasına ve oksijen çadırına girmek için politika yapılmaz.

Baykal, bu iktidarın ekonomide, sosyal boyutta, dış politikada, demokraside başarılı olmasını istiyor. Ama, bunları yaparken uygulayacağı çok sıkı disiplin nedeniyle siyaseten yıpranacağını ve oy yitireceğini görüyor.
Örneğin; ekonomide bir istikrar paketi ve enflasyonun aşağıya çekilmesi, kaynakların savrulduğu bir sorumsuz politikaya göre elbette kitlelerde tepkiler yaratacaktır.
Emeklilik yaşını yukarı çeken, toplu sözleşmelerde daha ölçülü davranan, memur maaşlarına zam yaparken hovardalık etmeyen bir sosyal politika da elbette oy üretmez, oy tüketir.
Kıbrıs'ın AB ile tam üyelik görüşmelerine başlaması ve ötesi, Türkiye'nin tavırları "karşı çıkmak" da olsa, "kabullenmek" de, iktidara oy kaybettirir...
Örnekleri uzatmıyorum.
İki tarafı da keskin bir bıçak üzerine yapılan hesaptır bu.
RP'nin kapatılması, giderek köşeye sıkışmakta olan Çillerler'in DYP'sinin dumura uğraması gibi beklentiler nedeniyle oyların iktidarda yıpranarak Anavatan ve DSP'ye gitmemesi ve CHP'ye yönelmesi bir hesap.
Ama...
Bir diğer hesap:
Tutarlı ve kararlı politikaların yaratacağı güven ortamının iktidar partilerine de yaramasıdır. Oy getirmesidir.
Seçim sandıkları kurulduğunda oylarını artırmalarıdır.
İşte, Baykal'ın çağdaş politika farkı ve Yılmaz Hükümeti'nin şansı buradadır.
İktidarı çürütmeye, yok etmeye oynamıyor.

Baykal'ı bu politikaya iten de, bizzat iktidar partileri.
Baykal anlatıyor:
"Bizim amacımız, mümkün olan en kısa sürede seçime gidilmesiydi. Bize danışmadan - seçim değil, icraat hükümeti kuruyoruz - açıklamasını yaptılar. Bizim yıllar sürecek bir hükümeti destekleme taahhüdümüz yok. Türkiye için seçimin ne zaman doğru olduğu kararını alırsak seçimi isteriz. Bunun için eğer RP ve DYP ile işbirliği gerekiyorsa, bundan hiç gocunmayız. Ama... Bu süre içinde, madem icraat hükümeti olmayı istediler. İcraatın gereklerini yerine getirmeliler. Vergi reformu, yargı bağımsızlığı için adalet reformu, yapısal reform... Bunları yapmalarını, kendilerinden istedim. - Bunları yapmak zorundasınız - dedim. Yapmaları için destek vereceğiz. Ama... Eleştirimizi de tam anlamıyla yapacağız. Eğer biz yapmazsak bu boşluğu başkaları doldurur."
Baykal,
izlediği stratejiyle, kendi siyaseti için nereye varacak, bilemiyorum...
Ancak...
Bu düzeyli politikayla Türkiye'de demokrasi mesafe alıyor.


Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr