Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Beren “İlahi adalete inanıyorum...”



BEREN Saat, ŞEFFAF ODA’da daha dizilere ilk başladığı yıllardan itibaren 4 kez konuk oldu... Onun söylemiyle “başka kadın bedenlerinde yaşadığı roller Beren’i büyütmekte.”
Beren’i “zarf” olarak görmek/göstermekle haksızlık yapıldığını bu son kez de hissettim.
Güzel, çekici, elektriği güçlü ve kameranın sevdiği genç kadın olmanın ötesinde beyin donanımı ve duygularına kazandırdığı duruluk da dikate alınmalı. Böylece “zarf”ın içindeki yazılımın altı çizilmeli.
İlk konuşmalarımızdaki kolejli güzel genç kız kendine çok şeyler katmış.
Aşk-ı Memnu’nun Bihter’i kadar Gecenin Kanatları’nın Gece’sini de başarıyla oynamasının arkasında bu yolculuk var.
Salon kadını Bihter’den, canlı bomba Gece’ye geçiş, birbirine 180 derece farklı rollerin çıtasını aynı yükseklikte tutmak “şapka” dedirtiyor.
Haberin Devamı

‘Çiş yapacaksın’ dediler
PEKİ nazara inanıyor mu?.. Mavi boncuk kullanıyor mu? Gülümsüyor... “İlahi adalete inanıyorum, kimseye fenalık yapmadım, bana da fenalık gelmez” diyor. “Müslüman toplumda kadın olmanın sorumluluğu ile sanatın cesaretini dengelediği” mesajını veriyor. Sözgelişi son filminde suikast girişimi sonrası doğal beden reaksiyonları nedeniyle tuvalete gitmesi gerekiyor. Yönetmen “Çiş yapacaksın, görüntüleyeceğiz” diyor ve Beren bu sahneyi tereddütsüz oynuyor.
Sadece oyunları değil...
Söylemleri de bu düşüncelerimi doğrulamakta.
Örneğin...
“Komedi oynamak istediğini” söylüyor ama gişe hedefli piyasa komedisine soğuk bakıyor.
Kameralar dünyasına bir yarışma sonucu geçmişti... Güzel şarkı söylüyor ve dans ediyor.
Peki... Bu yeteneklerini kullanabileceği müzikallerde oynamak için ne düşünüyor?
“İsterim elbette” cevabını veriyor ama gene gişe hedefli özenti müzikallerde değil.
Tarz olarak yakın bulduğu iki film ufuk çizgisi için fikir veriyor; “Moulin Rouge ve Dancing in the dark” filmlerini referans gösteriyor.
Özellikle ikincisinin yönetmeni Lars von Trier çağdaş sinemanın gurusu...
Türkiye koşullarında bunlar “hayal hedefler” gibi algılanabilir ama benim işaret etmek istediğim de zaten “hayalleri olabilen kadın.”

Duygu hafızası
“ZARF”ın içindeki Beren’den bir yansıma daha... “Oynarken ağlamaya nasıl yoğunlaşabiliyor?” Cevabı “kısa bir süre duygu hafızasıyla baş başalık” mesajını veriyor.
Duygu hafızası en son “Coco Chanel” filmini izlerken onu kuşatmış.
İkisini de yaratan birer erkek var.
Beren’in sanat miladını işaretleyen erkek arkadaşı artık yaşamıyor.
Bunlar konuşulurken “yastık muhabbeti” ya da gündem malzemesi olarak sunulan öpüşme , sevişme sahneleri “sığ” kalıyor.
Ama bazen açıklama gereği de hayatın gerçeği...
Birkaç satırla değineyim.
Önce başrolünde oynadığı Gecenin Kanatları filminin galasına neden gelmedi?
“Kendileri biliyorlar. Ama sadece bir iddiaya açıklık getireyim. Sevgilisi istemedi de o nedenle gelmedi iddiaları kesinlikle doğru değil.”
Beren “beraber oynadığı arkadaşlarıyla, yöneticilerle hiç bir sorunu olmadığını söylenenler için de kırgınlık duymadığını” söylüyor.
Bu polemikten çok daha önemlisi şu ki...
Beren milyonlarca genç kızın rol modeli.
Giydiği çizme, kullandığı çanta, göründüğü giysi, dizi gösteriminin ertesi günü yok satıyor fakat daha derindeki sosyal analiz, onun canlı bomba rolünün genç kızlarda hangi etkiyi yapacağı...
Bu rolünde “kan ve ölüm kültürü değil, yaşam ve sevgi tercihi” mesajını veriyor.
Çok mühimsendiği (!!) için iki “beden mahremiyeti” açıklaması...
Gecenin Kanatları’nda çıplak sırtının yan tarafından görünen göğsü beyaz kumaşla örtülmüş müydü?
Ve de şu “araya yastık koyma” hikâyesi... Buradaki gerçeği uzun uzun anlatmayayım. Şeffaf Oda’da istemeyerek de olsa Beren anlatıyor.
“Pillow Talk (yastık söyleşisi)” filmini ve o filmdeki Doris Day’ı konuşsak keşke...



Sirk + Makine + Tiyatro + Dans

Beren “İlahi adalete inanıyorum...”

TÜRKER İnanoğlu TİM’i kurarken amacı bir Brodway gösteri merkezi oluşturmaktı. Çok para yatırdı ama asıl büyük yatırım onun gösteri sanatlarındaki birikimiydi.
Dünyadan seçkin örnekleri Türkiye’ye getirmek ve izleyicilerin ufuk çizgisini ötelere taşımak misyonunu sürdürüyor.
İleride Londra ve New York’taki müzikalleri getirmeyi de düşündüğünü belirteyim.
Son gösterisi “CIRQUE MECHANICS”ten “Kuşevi” başlıkta da belirttiğim gibi “sirk + makine + tiyatro + dans” harmanından harika bir gösteri.
Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun kocası Diego Rivera’nın ustaca yapılmış duvar resimlerinden, karikatürist Rube Goldenberg’in illüstrasyonlarından Charlie Chaplin’in “modern zamanlar” espri anlayışından esinlenen bir gösteri.
Bugün son günü... Görmelisiniz.


KIRMIZI TABANLI YÜKSEK ÖKÇELER
BİRKAÇ yıldır kadınların ayaklarını kırmızı tabanlı yüksek ökçeli şıklık sarıyor. Bu kırmızı tabanlı ayakkabıların yaratıcısı Christian Louboutin İstanbul’a geliyor. Marka Konferansı’nın 10. yılında konuklar arasında yer alacak, konuşacak. 10 yıldır düzenlenen ve 10 bin kişinin izlediği, İstanbul’u pazarlama otoritelerinin ajandasına sokan bu etkinlik için Ayşegül Yürekli Şengör başka küresel ünü olan aykırı “marka isimleri” de davet etti.
Örneğin ... Demokratik ve çevreci tasarımlarıyla standartları bozan bir ikon Tom Dixon, anarşist ruhlu grafik tasarım dehası Stefan Sagmeister, dijital pazarlamanın fenomeni Ze Frank bunlardan birkaçı.
Konferans 17-18 Aralık’ta...