Tunceli’ye AKP’nin “beyaz eşya çıkarması”, hangi gerekçe vitrine konursa konsun, aslında amaç yerel seçimi kazanmaktır.
AKP’nin 81 ilde, sandıklarda kazanamadığı tek il Tunceli, Erdoğan -belli ki- bunu içine sindiremiyor.
Bir diğer neden. AKP’nin Diyarbakır’da seçim alma olasılığının giderek azalması.
Diyarbakır’ın yöre için özel önemi var. Öyle bir başka ilde seçim almak gerek ki onun da Güneydoğu için özel anlamı olsun. Tunceli, yani eski adıyla Dersim, işte bu özellikte. “Diyarbakır’ı alamadık ama Dersim bizim” diyebilmek.
Kimileri topa tutuyorlar ama Güneydoğu kütüklerinde yazılı olsam ben de AKP’ye oy kullanırdım.
Türkiye haritasının bir bölümünün, bir bölgesinin sadece tek partiye ait olması kutuplaşma yaratır.
Yine bu zihniyetle İstanbul’da DTP’nin şansı olsa -belki- oyumu DTP’li adaya verebilirdim.
Zamanın ruhu
NE yazık ki,“zamanın ruhu” bunu gerektiriyor.
Oylarımızı sadece su, yol, elektrik için kullanmıyoruz, zaten üç aşağı beş yukarı hepsi aynı. Yine üç aşağı beş yukarı, neredeyse hepsinin kaynaklarında yağma var.
Son olarak Tunceli’ye “beyaz eşya yığınağı” için bir yorum daha:
CHP’nin İstanbul Büyükşehir belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu Tunceli doğumlu. AKP, Tunceli’yi alarak yoksa Kılıçdaroğlu’na da mı bir mesaj hedefliyor?
Kim bilir...
Ama Türkiye haritasını geniş açıyla görenler arasında Kılıçdaroğlu’nun oy oranı yüksek.
Belki de “beyaz eşya” vermese bile kendisi “beyaz” olduğu için.
EN GÜZEL İSTİKLAL MARŞI
Dünyanın en büyüğü unvanına sahip Rus Kızıl Ordu Korosu (Aleksandrov Red Army Chorus) bizim İstiklal Marşımızı en güzel söyleyen yabancı topluluktur. İstiklal Marşı’nın güftesi güzeldir. Akar.
Sözleri de güzeldir ama melodiyle tam örtüşmez. Bazı heceler bölünür. İşte Rus Kızıl Ordu Korosu bu çok zoru harika başarıyor.
Koro, Moskova Konservatuvarı’nda akademisyen Aleksandr Aleksandrov tarafından ordu korosuna dönüştürülmüştü. Önceleri Sovyet devriminin sembolüydü.
Artık ne Kızıl Ordu var, ne de Kızıl Çarlar... Bu muhteşem koro zamanla zenginleşti. Rus folklorik paletinden pek çok rengi yansıtan, 2000’e yakın eserden oluşan bir repertuvara sahip artık. Bir özelliği de, bu koronun gittiği ülkenin müziğinden örnekleri seslendirmesi...
İstiklal Marşımız bunlardan biri. Koronun konserleri 13-14-15 Mart’ta TİM Maslak Gösteri Merkezi’nde...
KÖKLER
Benim Milliyet’te başlayışım aslında arka sayfadandır.
Milliyet arka sayfasını spora ayırmıştı, tüm gençlerin tutkusuydu Milliyet Spor. Bizi ortaokul öğrenciliğimizden yakaladı, spor sayfasıyla bağladı, sonra birinci sayfa okuru da olmaya dönüştürdü.
Birinci sayfada “Milliyet tarzı” denen çok sayıda ve düzgün yazılmış haberler, tam bize göreydi. Ardından Abdi İpekçi’nin, önceleri imzasız, sonraları imzasıyla yazdığı, birinci sayfada başlayan ve biten başyazıları günlük fikir ayinimiz olmuştu.
Yani...
13 yıldır bu köşede yazmanın ötesinde, Milliyet ile ruhsal, iç içe kaşık halimiz, ergonom bütünlüğümüz, çocukluktan ilk gençlik yıllarına dayanır.
Pazartesi, yılın spor ödüllerinin dağıtım gecesi beni gene bir duygu yolculuğuna çıkardı.
Kendimi sorguladım, ödüllerde ve ödülleri verenlerde tek yanlışlık yoktu. Ancak böyle bir isabet olabilirdi. Milliyet’le gurur duydum. Yaşamın her alanında olduğu gibi “kökler” çok önemli. Türkiye’de, yayın hayatına hiç ara vermeden 50 yılı geride bırakarak dimdik ayakta duran üç çınar var, Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet.
Öyle bir geceye siyasi kamplaşma gözüyle bakmadan katılan AKP’nin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu da “tarzı ve duruşu olan” bir politikacı.
Milliyet’in o güzel ve ağırlıklı gecesinde Türkiye insanına “Yalnız değilsiniz” seslenişinin altı çizildi.