Güneri CİVAOĞLU
NECMETTİN Erbakan'ın en yakınlarından sayılabilecek bir isim.
33 yıldır
Erbakan'ın onayı olmayan hiçbir siyasi tavrı görülmemiştir.
Adının kesinlikle kullanılmamasını isteyerek, şu açıklamayı yapıyor:
"Anayasa Mahkemesi'nin, partimizi yüzde doksandokuzbuçuk kapatmayacağı kanısındayız. Ama kapanırsa... Hocamız için siyaset yapma yasağı konulursa, yeni partimiz derhal bütün Türkiye'de kurulur. Başına geçecek lider de bellidir; Recep Tayyip Erdoğan...
Bu delikanlımız parti tabanında ve milletçe benimsenmiştir.
Hocamız tarafından da çok sevilir, takdir edilir."
Bu sözlerin sahibi de aslında
Erbakan'dan sonra
liderlik için adı geçebilecek olanlardan biriydi.
Üstelik...
RP içindeki söyleşilerimden edindiğim izlenimlere göre,
Recep Tayyip'i çok desteklediği söylenemezdi.
O nedenle, sözleri dikkat çekiciydi.
Ayrıca...
Erbakan'ın onayı ya da işareti olmadan bana böyle bir telefon açabileceğini sanmıyorum.
Belli ki...
Mesaj vermekle görevlendirilmiş.
Konuşmamız sürdü.
Bu
RP'li politikacı
"ak saçlılar" diyebileceğimiz birinci kuşağın ilk
5'inde yeralmaktaydı.
Deneyim birikimi, kıdemi ve yaşı nedeniyle
Recep Tayyip Erdoğan için
"sevgili delikanlımız" deyimini sık sık kullanarak anlatıyordu:
"Partinin başına o gelirse iddiaların aksine RP bölünmez.
Delikanlımızın etrafında bütünleşir.
Kasımpaşa'dan gelmenin belki bazı üslup yadırgamalarını ilk başlarda yaratmıştı. Fakat o dini ve dik uslübu da tabanımız tarafından tutuldu.
Bir yazınızda değindiğiniz - doku uyuşmazlığına - gelince...
Bütün Türkiye'nin gözünün üzerinde olduğu İstanbul'da yıllardır belediye başkanlığı yapıyor. Sivil ya da askeri devlet kademesiyle hiçbir sürtüşmesi olmadı.
Zıtlaşma, çatışma yapmadı.
Alerji yaratabilecek durumlarda ihtiyatlıdır. Mesala bizim Çarşamba manzaraları vardır. Bazı dikkat çekici kıyafetlerle gelenler olur. İşte sarığı, cübbesi, vs... Onları fotoğraflamayı medya sever. Bizler daha yaşlı nesil olarak onlara daha hoşgörü gösteririz. Toplantılarımıza katılmalarına karşı çıkmayız.
Delikanlımız ise onları pek tasvip etmez. Bir çare bulur. Kırmadan dışarı çıkarttırır..."
Böylece...
RP'nin yeni imajını
Recep Tayyip'in çizebileceğini ima ediyordu.
Yani...
İmam hatipli, ama futbolcu...
Nakşiler dahil bütün tarikatlar tarafından seviliyor ve tutuluyor, ama yerel seçim kampanyası sırasında
barlara, meyhanelere dahi dalıp oy isteyebilmiş.
Türkiye'nin çoğunluğu genç olan nüfusuna cevap verebilecek çağda...
Bu mesajları taşıyan şahsın
Erbakan'a işaret parmağı kadar yakınlığı dikkate alınırsa,
Recep Tayyip Erdoğan, Erbakan'dan da icazetli.
Erbakan'ın bu muhtemel
kader arkadaşına, diğer bir genç prens olan
Abdullah Gül'ün
Genel Başkanlık şansını sordum.
Cevabı...
"Çok değerli bir arkadaşımızdır. Partimizi özellikle dışa karşı çok iyi temsil eder. Medyayla ilişkileri olumludur. Hem partililer tarafından sevilir, hem Hocamızın takdirini kazanmıştır. Ama Türkiye'yi elektriklendirecek ve RP kapatılırsa yeni partiyi kısa sürede halkla bütünleştirebilecek olan karizma, ancak delikanlımızda var."
Bu arada,
RP'nin yaptırttığı kamuoyu araştırmalarını dinledim.
Ayrıca...
Kendi deyimleriyle
"hassas çevrelerin" de yaptırdıkları ve kendilerine ulaşan kamuoyu araştırmaları için çeşitli iddiaları var.
Kendilerini birinci parti olarak görüyorlar.
Özellikle,
Güneydoğu Anadolu'da oyları tırmanıştaymış.
Gene tespitlerine göre,
"RP kapanırsa, bu partinin oyları Erbakan'ın işaret edeceği yeni partiye ve onun başında yer alacak Recep Tayyip'e akar" kanısındalar.
Hatta
"oylarımız yükselebilir" diyorlar.
"Mağdur" olmanın getirilerini hesaplıyorlar.
Bundan önce kapatılan iktidar partileri, bir sonraki seçimle bölünmüşler ve ufalmışlardır.
Örneğin,
Demokrat Parti'den sonra
Adalet Partisi'nin ve
DTP'nin doğması...
Tek başına iktidara oynamak için bir seçim döneminin daha geçmesini beklemeleri...
1971'in 12 Mart'ı ve
1980'nin 12 Eylül ihtilallerinden sonra
Adalet Partisi'nin ve
DYP'nin durumu...
Bu konuda
RP kurmayları, "o sıralarda televizyon faktörü yoktu. Sadece tek kanallı devlet televizyonu vardı. O da, iktidarın elindeydi. Kitlelere sesimizi duyurmak mümkün değildi" diyorlar.
Ve,
1997 - 1998 Türkiyesi'nin çok kanallı iletişim zenginliği nedeniyle
RP'nin yerine kurulacak partinin, halk yığınlarına mesajlarını rahatlıkla ulaştırabileceğini söylüyorlar.
Hesaplarını
RP'nin kapatılmasına dayandıran siyasi partiler, bu yeni parametreleri iyi değerlendirsinler.
Özellikle başarılarını, kapanacak partilere gömülecek isimlere değil, kendi başarılarına endekslemeliler.
Mesut Yılmaz'ın verdiği
"zorlu ve acılı bir kış geçecek. Gerçek ücret artışı olmayacaktır. Haziran'a kadar fiyatlar düşmez" kara haberleri
RP ya da onun yerine kurulacak partinin ekmeğine yağ sürecektir.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr