Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Basın açıklamaları, forum konuşmaları ötesinde özel söyleşilerde IMF'nin Türkiye için söylemleri nedir?
Çarşamba gecesi yuvarlak masada IMF İcra Direktörü Kiekens ile yan yana yemekteydim.
Bitmeyen senfoniden esinlenerek Türkiye'nin "bitmeyen krizi" diye başladı söyleşimiz.
1994 krizi 3 - 5 ayda bitmişti. Türkiye ekonomisi yeniden iklim normallerine dönmüştü.
Oysa bu kez 2000 Kasım'ından bu yada kriz sürmekte.
Neden?

Kiekens'in görüşü şöyle:
"Ben 8 yıldır Türkiye ile ilişkilerin içindeyim. 8 yıldır Türkiye'ye geliyorum. 1994 krizinden sonra o zaman başbakan olan Tansu Çiller bize acı ilacı içirmek için bana yardımcı olun dedi.
Türkiye'ye geldim. 1994 krizinde sadece 3 küçük banka batmıştı. Ekonomiye faturası ağır değildi. Dikkate bile alınmayacak kadardı.
Bu bir...
Ayrıca, Hazine borçları milli gelirin sadece yüzde 40'ı kadardı.
Bu son krizde ise batan ve el konulan, iyileştirilen bankaların yükü 21 milyar dolar.
Hazine borçları ise milli gelirin yüzde 90'ı kadar.
Koşullar 1994'e göre çok daha ağır.
Krizden çıkma süresinin uzun olması doğal."
Evet...
Çiller'den, Ecevit'e Türkiye'de krizlerin yol haritası işte böyle.
Kiekens, aynı gün Forum İstanbul'da Türkiye'nin 2023 yılı hedefleri bağlamında yaptığı konuşmada "10 yıl yerinizde saydınız" demişti.
Acı gerçek bu.
Fert başına milli gelir açıklandığında, Türkiye'nin 10 yıldan da gerilere kaydığı görülecek.

Daha acı gerçekler de var.
Kiekens'le söyleşiyi yansıtmayı sürdürelim:
"Türkiye'nin Batısı dinamik. Geliri, üretimi yüksek.
Ama, bir Türkiye daha var.
Günde 3 dolarla yaşamını sürdürmek zorunda olan geniş bir kesim."
Günde 3 dolar, siyah Afrika'nın zor koşullarda olan ülkelerinin yaşam düzeyidir.
ABD'deki siyahlar, bir süredir "American African" (Afrika kökenli Amerikalı) sıfatıyla tanımlanıyorlar.
Türkiye'de "siyah" ve "beyaz" Türk ayırımı olamaz.
Türkiyeli Afrikalılar üretmek son 10 yılın utancıdır.
Bu büyük sosyal yarayı iyileştirmeliyiz.

Kiekens "acı söylelen bir dost mu?"
Onu tanıyan son 10 yılın üst düzey ekonomi bürokratları ile konuştum.
Dinlediklerimin özeti şöyle:
"Arkadaşlığı hoştur.
Sağlam bürokrattır.
Türkiye'ye sempatisinin olmadığı söylenemez.
Öyle olmasa Türkiye'ye bu kadar büyük IMF yardımının kapısını açar mıydı?
IMF olanaklarının üçte biri Türkiye'ye verildi.
Kiekens ve üst yönetimin elleri taşın altında.
Türkiye ekonomisi çökerse Kiekens ve IMF üst yönetimi de altında kalır.
Türkiye'nin başarmasını içtenlikle istiyor."
Peki istemek yeterli mi?
Zaman zaman IMF de yanlış yapıyor mu?
Evet...
Ama, Türkiye ekonomisinin kaptan köşkünde olanlar, böyle durumlarda diyalogla gerçekleri anlatabilmeliler.

Kiekens gene de "karamsar değilim" diyor.
Tarımda çalışanların sayısının AB üyesi ülkeler gibi yüzde 20'ye çekilmesinden yüzde 6'nın üzerinde kalkınma hızına, nüfus artışında frene kadar bir dizi teknik saptamanın ötesinde bir kaygıyı hissettiriyor.
"Siyasi iktidarın başlanmış ve iyi uygulamalarla ekonomiye hayli yol aldırmış politikalara hiç gevşemeden devamı..."
Bu konuda somut bir şey söylemedi...
Fakat izlenimim, son günlerde hükümetten gelen bazı sesleri akortsuz bulduğu yolunda.
Örneğin "ekonomi düze çıkmaya başladı vidaları biraz gevşetebiliriz" söylemi.
Yahut...
Ecevit'in "Özerk kurumların yetkilerinde ölçüyü kaçırdık, bunları azaltmak üzere yasal değişiklik yapabiliriz" sözü...
Oysa olumlu sonuçlara o özerk kurumların bilinçli ve akılcı uygulamalarıyla gidilmekte.
Merkez Bankası. BDDK, Telekom, kurulmakta olan ihale komisyonu bunlardan başlıcaları.
Kısacası hükümetin bugüne kadar uygulamalarına saygı... Ama sapma kuşkusu veren söylemlere kaygı.