Cumaları, Bodrum gecelerinin klasiği Kübada dans saatleri böyle bir üçüncü göz etkinliği...Bodrum dans kulübü, cumaları tango, rumba, salsa, çaça, vals gösterileri düzenliyor. Pırıl pırıl genç kızlar ve delikanlılar, siyah dans giysileri içinde, müzikle bedenin ibadet estetiğini sunuyorlar. Müthiş bir keyif. Sabahın ilk saatlerine kadar süren bu geceler, dostlarla buluşmanın da "kesişme noktası" oluyor.Kübanın DJi Mustafa Aydoğdunun yanına çıkıyorum, ona asistanlık yapıyorum. Müzikçaların üzerinde geriye saran dijital rakamlar sıfıra yaklaşırken, diğer yandaki müzikçaların "play" düğmesine basıyor, önümdeki elektronik aparatın mandalını yukarı sürüyorum... Bu arada diğer mandalı da aşağıya çekmek gerek. Başlangıç ve bitiş arasındaki kısa örtüşme ve zamanlama önemli.Ama... En zevkli an, eğer iyi bir müzik seçimi yapmışsam, vesikalık fotoğraf gibi göğüs planda göründüğüm DJ kabinine, aşağıdan el sallayanlar... Ben de onlara, parmaklarımla zafer işareti yapıyorum. Bu son cuma, epey el sallayanım oldu.Geçen yıl, bu yaştan sonra avukatlık stajını bitirmiş, ruhsat almıştım.Bulunsun... Bir altın bilezik de DJlikten takabilirim! Hafta sonları yazın Halikarnasta DJ asistanlığı hoş olmaz mı?!..............Bodrum Marinada her cumartesi ve pazar yelken basılıyor.Kökten Bodrumlular ve damardan Bodrumlu/çağdaş göçerler, kışı ve baharı Bodrum Yelken Kulübünün ekseninde, rüzgâr şenliğiyle kutluyorlar. Uçuşan pamuk yığınları ya da martı kanatları gibi beyaz yelkenler açıp yarışıyorlar.Marina bir başka kesişme noktası. Orada rengârenk tulumları, güneş yanığı yüzleri, keyifli kahkahalarıyla, şakalaşmalarıyla yelkene çıkmadan önce ve sonrasında ışık yayıyorlar. Bütün yaz Bodrum, Bodrumlulara ait değilken çalıştılar. Bodrum, Bodrumlulara kalınca da keyfini çıkarıyorlar. Başka kulüpler de var. Sözgelişi... Her pazar "dağ kulübü"nden doğa yürüyüşleri, kamplar, tırmanışlar, rafting... Bodrumda böyle 100 dolaylarında sivil toplum örgütü ile yaşam gerçekten hoş.................Bunca beton kirlenmesine karşın, Bodrum, bir anlamda mimari konkur coğrafyası gibi. Öylesine güzel yapılar da çiziliyor ve yapılıyor ki, damardan Bodrumlu/çağdaş göçer olmuş mimarlarla sohbete doyum yok. Yaşlısı genci, güzel şeyler çizmeye ve üretmeye odaklanmışlar. Mimar genç kadınlarla da tanıştım. İddialı projelere imza atıyorlar.Bodruma müthiş bir yabancı akımı var. Bina satışları peynir ekmek gibi...Ancak, bir zamanlar Lalelideki dericilik satışları patlamasının kötü kaderini paylaşmasın. Yabancılar, depreme dayanıklılık ölçütlerinden, altyapıya, kullanılan malzemeye, yalıtıma kadar her şeyin incelemesini yapan uzmanlarla çalışmaya başladılar. Batılılar buraya kendi inşaat şirketleriyle de girmeye başladılar. Belirli kaliteyi vermek ve almak istiyorlar.Kısacası, kalfadan bozma inşaatçıların, "bu âlemin mimarı da, mühendisi de benim," babalanması artık sökmez. Böylesine bir sistem oluşurken, arsa fiyatları da uçmuyor. Herkes hesabını iyi yapıyor................Ve Bodrumda maç keyfi. Kübanın bahçesinde naylon perdeler inmiş, tepeden ısıtan mantarlar yerlerine konulmuş, dev perde hazır, bir gece önce dans gösterisi yapılan yerde, randevu var, "Galatasaray-Beşiktaş derbisi" için.Pazar gecesi İstanbula dönüş yolunda gene ayaklarım geri geri gitmek isteyecek... "Yokuşbaşına geldiğinde Bodrumu göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin.Senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını Bodrumda bırakıp gittiler."Doğru. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bodrumda kış güneşi, sevdiğim bir söylem. "Çağdaş göçerlerin seçimi" diyen Oral Gönençe ait. Bu hafta sonu da öyle. Zaman zaman çiseleyen yağmur, arada bir yüzünü gösteren kış güneşi altında Bodrum, Bodrumlulara kalmış. Yani, "kökten Bodrumlulara" ve Bodrumu mekân seçmiş "damardan Bodrumlulara..." Bodrumun kendine dönen "üçüncü göz" süreci de denebilir.