Başbakan Erdoğan'ın, Doğan Yayın Grubu'nu "Boykot edin" çağrısına tepki beklerken, yandaşlardan "kartel medyasına boykot çağrısı" gibi bir garip destek geldi.
Aydın Doğan'ı hedef alan şimşekler bana bir gazete almak girişimi bağlamında merhum Vehbi Koç'u anımsatır.
Anlatayım...
Çiller'in Başbakanlığı dönemiydi...
O zaman ki İktisat Bankası ile Show TV'nin sahibi Erol Aksoy, Hürriyet hisselerinin de yüzde 25'ini satın almıştı. Erol Simavi'nin "Hürriyet'in tamamını satmak istediği yolunda söylentiler yaygındı." Koç Grubu'nun doruğunda "Hürriyet'in satın alınması" için görüşler oluşmaktaydı.
Kardeşlerden ikisinin bu konuyu ciddi olarak düşündükleri konuşuluyordu.
Hatta, Koç Grubu'nun finansman ve muhasebe bölümünden güvendikleri bir ekibi Hürriyet'e göndermişlerdi, birkaç ay süreyle her şeyi incelemişlerdi.
Rapor hazırdı. "Hürriyet'in satın alınması yararlı bir ekonomik yatırım" olarak sunuluyordu.
Hürriyet'in, medyada Amiral Gemisi oluşu da önemli bir güç katsayısıydı.
Bu söylentilerin iyice yaygınlaştığı bir gece Vehbi Bey'in konuğuyduk.
Önce birlikte haberleri izledik, sonra yemek... Ardından kahveleri içerken baş başa konuşmak üzere pencere önündeki koltuklara geçtik.
Bana, "İşitmişindir, çocuklarım Hürriyet'i almak istiyorlardı. Kabul etmedim" dedi ve "Ne dersin?" diye sordu.
Ben de -naçizane- fikrimi şöyle söylemiştim:
"Vehbi Bey, şimdi bütün gazetelerin patronu gibisiniz, hepsine ilan veriyorsunuz. Her yıl en fazla vergiyi siz ödüyorsunuz. Sosyal sorumluluk alanında büyük katkılarınız, düzgün bir aile yaşamınız, saygın bir konumunuz var.
Hürriyet'i alırsanız, siz de diğerleri gibi bir gazete patronu olursunuz. Rekabette medya kavgaları içinde bulursunuz kendinizi, başında bulunduğunuz kurumu ve ailenizi hedef haline getirirsiniz. Yazılanlardan, çizilenlerden çok üzülürüsünüz. Dahası... Gazetenizin yayınları nedeniyle hükümetlerle de çatışırsınız. Bu çatışma işlerinizi olumsuz etkiler. Hiç tavsiye etmem."
Vehbi Bey memnuniyetle gülümsedi. Yüzü adeta aydınlandı.
"Ben de yönetim kurulunda 'Hayır' dedim. Hem de nasıl biliyor musun?
Önce çocuklara, paranız çoksa kendiniz alın dedim.
Alamayız dediler. O zaman grubu karıştırmayın cevabını verdim.
Karar defterine 'suret-i katiyede (kesinlikle) muhalifim' diye yazdım, altına imzamı attım. Bu defteri de kapattım."
Aydın Doğan'ın Hürriyet'i almak için devreye girişi bundan sonradır. O da ayrı bir öykü.
Belki kendisi anlatır, belki başkası yazar.
Ancak şunu belirteyim ki Aydın Doğan'ın Hürriyet'i almak aklının köşesinden geçmiyordu. İki gazete sahibinin ortak tavırları onu "olmak ya da olmamak" dramatik noktasına itmişti. Bu büyük yatırımı yapmaya adeta zorlandı. Başka seçenek bırakmamışlardı ki.
Elbette Amiral Gemisi Hürriyet'in sahibi olmak büyük bir manevi haz... Hürriyet'in yanı sıra, köklü Milliyet'i ve başka gazeteleri, TV'leri, radyoları olan birinci medya grubunun sahipliği güzel...
Ama...
Manevi faturaları öylesine ağır ki sinirleri, sağlığı, özen gösterdiği moral değerleri yıllardır ağır darbeler alıyor.
Yukarıda anlattığım gibi, Vehbi Koç'un bile sakındığı, istemediği belalı bir konum bu aynı zamanda.
Ancak...
Reuters Ajansı'na "doğruları savunmaya devam edeceği" mesajı da gösteriyor ki, Aydın Bey çizgisini sürdürmekte kararlı.
Daha önceden de deneyimli..
Ne var ki, bir başbakanın ilk kez "boykot çağrısının hedefi." İşte bu yeni.
Almanya'da yurttaşları dolandıran "Deniz Feneri'ni boykot edin" değil... Bu rezaleti yazan, yayımlayan medya grubu için boykot!..
Yani...
"Gözleri olanlara gösterilmesin. Kulağı olanlara duyurulmasın" mı?
Deniz Feneri sönüyor. Demokrasinin kararmaması gerek.