Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Küba diktatörü Fidel Castro'nun herhalde aldığı en ilginç mektuplardan biri de, kendisine K. İtalya'da bir okulun müdürlüğünü öneren satırlardır.
Fikir, her reklamı ile dünyayı sarsan Oliviero Toscani'nin.
"FABRİKA" adını taşıyan K. İtalya'daki bu güzel sanatlar ve iletişim okuluna Castro'nun müdür olması isteğini Oliviero Toscani şöyle anlatıyor:
"Castro, dünyanın yaşayan son devrimcisi.
Biz de kendi alanımızda devrim yapmak istiyoruz.
İktidardan ayrılır ayrılmaz, okulun yönetimini Castro'ya veririz.
Devrimci ruhunu yönetime yansıtır.
Böylece hem o yeni bir iş bulmuş olur, hem de Küba kurtulur!"
Böyle "uç fikirleri ve doğası" olan farklı kişileri okumak, orta zekalı insanların egemen olduğu bir dünyada tekdüze yaşam sıkıntılarından aydınlığa açılan geniş kanatlı bir kapı bulmak gibi oluyor.

Güzel bir tabu

İtalyan reklamcı Oliviero Toscani, alışılmış kalıpları kıran, çarpıcı yeniliklere yönelen sanat adamı kişiliğinin ötesinde, derinliği olan bir filozof.
Toplumun tabularına cesaretle saldırmış.
Hatta güzel olanlarına bile. Örneğin...
Alman kökenli model Claudia Schiffer'ı anlatıyor kitabında:
"ELLE Dergisi'ndeki odama girdiğinde 18 yaşında liseli bir Alman kızıydı.
Pek çok reklamda kullandım.
Öylesine insanlık dışı, sanki Mars'tan gelmiş gibi soğuk, cinsellikten uzaktı ki...
Güzel bir Alman buzdolabı, güzel pespembe Ari kadının katıksız görüntüsü..."
Oliviero bu satırlarla bir yandan "Ari" deyimini kullanarak ırkçılıkla dalga geçiyor, öte yandan işini iyi yaptığını, tıpkı bir sağlam Alman buzdolabı gibi çalıştığını ortaya koyuyor.
Satırların arasında "burada bir kadın eksik" mesajını seziyorum.
Biz erkeklerin çoğunluğu, ulaşılmaz, kusursuz güzellikte, soğuk ve tanrısal güzelleri çekici bulmayız.

Kılsız burunlar

Burnundan kıl aldırmayan, artık yatlarının ve uçaklarının süksesi ile satan... "Malları iyi satılıyor ki ona servet kazandırıyor" diye düşündürterek, ürünlerine vitrin çizen ünlü modacılardan bakınız nasıl söz ediyor:
"VALENTINO: Bayağı lüksünü sevmem.
Daha ellili yıllarda yaratıcılığını tüketmiştir...
GIANNI VERSACE: Öylesine yüklü kılıklarıyla Papa'nın ve ruhban sınıfının modacısı olmalıymış.
Fazla renk koymaya bayılır.
(Başta Necmettin Erbakan, eski RP ve şimdiki FP'liler onun rengarenk kravatlarını kullanıyorlar.)
CALVIN KLAIN: Bir fotokopi uzmanıdır.
RALPH LAUREN: Önceden çizilmiş herşeyi çizer."


Siyah - beyaz

Onun tabulara saldırış örneklerini sürdüreyim.
Katolik irticaya karşı beyaz dini giysileri içinde su damlası gibi duru ve güzel rahibe adayı genç kızla, siyah ruhban giysileri içinde balet Nurayef kadar dik ve bir İspanyol güreşcisi kadar vakur rahip adayının öpüşme fotoğrafı tutuculuğa protestoydu.
Aynı kelepçede yan yana siyah ve beyaz iki mahkum bileği ve siyah çocuğu emziren beyaz ana, ırk ayrımcılığını vuran bir depremdi.
Kraliçe Elizabeth'i bilgisayar ekranında siyaha, G. Afrikalı Mandela'yı beyaz hale getirişi de öyle...
Harikulade bir kadın poposunun üzerine H.I.V Pozitive dövmesi afişi, AIDS duyarsızlığına saldırıydı.
Bütün dünya Bosna'daki Sırp katliamına duyarsız seyirci kalırken, 1963 doğumlu, artık hayatta olmayan Gojko Gagro'nun yaşamının uçup gittiği kurşun deliğini taşıyan bir tişört, kırık palaska ve bir kamuflaj pantolonu, onun ve onun gibilerin dramını simgeliyordu.
Dünyanın 110 bin ülkesinde çift sayfa yayınlanmıştı.
İnsanlık suçuna meydan okuyordu.
Böyle fotoğraflara ihtiyacımız var.
Özellikle bebek katili insanlık suçlularının iyi anlatımı için...
Oliviero Toscani, meydan okuma ve cesaret genlerini belki de babasından almış.
Faşizmin en koyu döneminde simsiyah pelerinini rüzgara açmış denize işerken Mussolini'nin fotoğrafını çekmiş ve bu fotoğraf dünya basınında yer almıştı.
Fotoğraf sanki "ülkesinin içine yapıyor" mesajını vermekteydi.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr