Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Seçim kampanyası start aldı. Peki “başlangıç fotoğrafları” nasıl?
A&G Araştırma’nın Başkanı Adil Gür’ün gözlemlerini yansıtayım.
Sürpriz değil, AK Parti gene önde.
Ancak...
Starttaki oy oranı bazı araştırmacıların “yüzde 50” iddiasıyla örtüşmüyor.
A&G’ye göre yüzde 45’lerde.
CHP yüzde 29-30 görünüyor.
İyi bir çıkış hızını yakaladığı söylenebilir.
Önemli olan bu hızın yüzde 30’un üstünde sürüp sürmeyeceği.
MHP barajın üstünde.
BDP de yükselişte.
3 etken BDP oylarındaki artışa ivme kazandırdı.
Önce, AK Parti’nin “Kürt açılımında” frene basması BDP’ye yaramıştı.
Ardından adaylar açıklandı.
Güneydoğu’da BDP adayları yanında AK Parti adayları hafif kaldı.
Bu da BDP’ye yönelişi tetikledi.
YSK’nın 7 BDP adayını veto etmesi ve yaygın gösterilerle tepki dalgalarının oluşması son doping oldu.
Adil Gür’e göre geçen hafta BDP oyları zaten yüzde 7,5’i bulmuştu.
Bir çıt daha yükselmiş olabilir.
28-32 bağımsız adayı milletvekili seçilebilir.
Start tablosundaki bu rakamlar AK Parti’ye, gene de iktidar vaat ediyor.
Ama, Anayasa’yı tek başına değiştirecek çoğunlukla değil.
Bu seçim sürecinde daha öncekilere göre ilginç eğilimler dikkat çekiyor.

Haberin Devamı
Bugün seçim olsa...


Örneğin...
Adil Gür’e göre AK Partili seçmenin azımsanmayacak bir bölümü “AK Parti’den başkasına oy vermem” diyor ama hayrettir ki AK Parti ile 180 derece farklı konumdaki CHP’nin ikinci tercihi olabileceğini de söylüyor.
Daha az oranda olmakla birlikte damardan CHP’li seçmenin de bir bölümü ikinci tercihinin AK Parti olabileceğini itiraf etmekte.
MHP ise daha da ilginç...
Hem AK Parti’nin hem CHP’nin ikinci tercihleri olabileceğini söyleyen MHP’li oranı oldukça yüksek.
Hayli az oranlarda AK Partili ve CHP’li seçmen ikinci tercih olarak MHP’yi gösteriyor.
Bu gözlemlerin ortaya koyduğu gerçek “partilerin ideolojik değil pragmatik yaklaşımları nedeniyle seçmen bloklarının akışkan hale gelmekte olduklarıdır.”
Sadece yerkürenin kutuplarında değil Türkiye’nin siyaset buzullarında da çözülme var.
Böylece siyasetin daha olgun bir demokrasi ikliminde yapılacağı ümidinden söz edebiliriz.
Televizyon ve internetin topluma sunduğu bilgi çağında halk boş laf, kavga gürültü değil somut çözümler istiyor.
O nedenle...
Bu seçim kampanyalarının özelliği daha öncekilerden farklı olarak “programlara” ağırlık vermesi.
“Emeklilik, çocuklara ve gençlere yardım, sosyal sorumluluk projeleri, ev kadınlarına aylık, yıllara yayılan projeler, etnik ve mezhep farklarının dayatılmadığı demokratik eşitlik...”
Polemikler, kişilik eksenli sert üslup gene var ama daha arka planda.
Halkın çözüm beklentilerini karşılamak çabaları ağır basıyor.

PERHİZ VE TURŞU
Başbakan Erdoğan “İstanbul’a 2 yeni şehir kurmak projesini” açıkladı.
Ve...
Bir CHP milletvekili “bu projeyi ilk kez ben dile getirmiştim, fikrim çalındı” iddiasıyla ortaya çıktı.
Buraya kadar bir şey yok.
Ne var ki...
“Projenin böylece CHP’den çalınmış olduğuna” kadar ileri gidince ortaya bir çelişki çıktı.
Çünkü CHP birkaç gün önce “İstanbul’a 2 şehir kurmaya kalkışmanın yılların emeğiyle yapılmış master planın çöpe atılması demek olacağı” resmi tavrını koymuştu.
“İki şehir projesi CHP’nindir” söylemi ile CHP’nin “master plan çöpe atılıyor” tavrı çelişmiyor mu?
Bu kez “perhiz ve lahana turşusu” durumları yer değiştirmiş oluyor.

ADALET SARAYI VE ARAÇ
İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat şapkamın altında yeni adalet saraylarını çok önemli buluyorum.
Apartman katlarına sıkışmış, kontrplak yargıç kürsüleri, derme çatma ahşap korkuluklar ve sıralarla mahkemeler feci durumdaydı.
Adalet dağıtılan kutsal mekânlara hakları olan saygı bu görüntülerle gölgeleniyordu.
Avrupa’nın en büyük ve görkemli adalet sarayları, mimarisi, fonksiyonel yapısı, iç dekorasyonuyla gerçekten çok yararlı.
Ancak...
İnşaata gösterilen özen ne yazık ki “eşref-i mahlukattan (canlıların en şereflisinden)” esirgenmiş mi kuşkuları var.
Ahmet Şık, Silivri Cezaevi’nden mahkemeye götürülecek ama araç yok.
Sırf bu yüzden, duruşmasında hazır bulunamıyor.
Duruşma 1 ay sonraya bırakılıyor.
Ahmet Şık o duruşmaya çıkabilseydi, hâkimler serbest bırakma kararı alacak olamaz mıydı?
Okuyucunun “güldürme bizi” dediklerini duyar gibiyim.
Ama...
Hukuk teorisi olarak mümkün.
Böyle bakınca adalet saraylarına yüz milyonlar akıtılırken, bir araç olmayışı nedeniyle Ahmet Şık’ın en az 1 ay daha hapiste kalması sonucu oluşuyor.
Türkiye’de sadece araç değil ödenek bittiği için, duruşmalara gidecek tutuklulardan benzin parası alındığı da çok yazıldı, konuşuldu.