"6 yaşındaki oğlum bir an elimden kurtuldu...Az sonra hastaneye vardığımızda artık onun yerine, bağlandığı makine nefes oluyordu...Bir ay hastanede oğlumun yanında kaldım.Neyse ki oğlum gözünü açabildi. Nefesini kendi alıp vermeye başladı.Yaşama döndü.Bir şeyi iyi anladım.En kıymetli varlığım ellerimden kayıp yok olabilirdi.Peki...Ya onun en kıymetli varlığı olan dünya?Onun ve onun kuşağı için çocuklarımız, torunlarımız için ne yapabilirdim?"Bu sorulara cevap arayışı, Al Gore'u "çevre dostları liderliğine" taşımış...........................Onun bir sunumunu "Doğal Hayatı Koruma Vakfı" gecesinde dinledim.Böylesine duyarlı bir "insan gibi insanın" yerine Bush'un ABD Başkanı seçilmesi ne şanssızlık!..Al Gore'un "görüntülü" sunumunda "doğa cinnet getiriyor" dedirten felaketlerde "insanlık suçu parmak izlerini" buldum.Doğayı insanlar çıldırttı.Bir dedenin yüzü gibi çatlak çatlak ve susuz Harran topraklarına bile su baskını oluyorsa, hortumlar, Antalya ve Ege kıyılarımıza da vurmaya başlamışsa, tüm yeryüzü coğrafyalarında bu "olmaz sanılanlar oluyorsa" nedeni insanoğlu...Al Gore anlatıyor...Büyük bir topunuz var... Onun üzerindeki cila tabakası nasıl çok çok çok ince bir zarsa, dünyayı saran atmosfer de göreceli olarak aynı inceliktedir.Doğadaki ekolojik sistemin en savunmasız olanıdır atmosfer.İşte bu incecik ve savunmasız "dünya zarı" uygarlığın dehşet verici taciziyle kirletiliyor... Kirletiliyor... Kirletiliyor...Gaddarca... Acımasızca...İnsanlığın iki dostu "uygarlık" ve "doğa" çatışma halinde...Ne acı bir çelişki............................Güneş ışınları atmosfere vardığında yüzde 90'ı kızılötesi ışına dönüşerek geri yansıtılır. Yüzde 10'u emilir.Bu da iyi bir şey.Çünkü, o yüzde 10 ışın atmosferde kalır ve yerkürede ışığı düzenler. Bir yorgan oluşturur.Ama insanoğlunun uygarlık çöpü gibi ürettiği CO2 (karbondioksit) cehennem dumanları bu düzeni, bu dengeyi bozuyor.Atmosfer bu nedenle kalınlaşıyor. Daha çok güneş ışını emiyor. Küresel ısınmaya merhametsizce ivmeler veriyor.10 yıla kadar, Klimanjaro karları kalmayacak.İsviçre, Fransa, Avusturya Alpleri'nde, Güney Amerika'da karlar, buzullar eriyor.Kutuplarda buzlar kopuyor, eriyor.Denizde 60 mil yüzüp de üzerine çıkacak buz bulamayan beyaz ayılar bile yorgunluktan ölmekte.En büyük iç deniz olan Aral Gölü kurumakta.Peru ve Arjantin'in buz kaplı tundraları, Patagonya buzulları artık yok olmak üzere...Ve buna karşılık yağmur yüzü görmeyen, yağmur duasına çıkılan çorak toprakları seller basıyor. Hortum yaşanmamış kıyılar, bu atmosfer girdabıyla tanışıyor..........................................Başlıca sorumlu, Kyoto Anlaşması'nı hâlâ imzalamayan ABD...Onun başındaki Bush...Bush'u, her sabah konuştuğunu iddia ettiği Tanrı çarpmasa bile, doğa çarpacaktır.........................................*Al Gore, Clinton döneminde başkan yardımcısıydı. ABD entelektüel çevrelerinde saygın bir isimdir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Bush'a başkanlık seçimlerini kaptıran Al Gore(*) anlatıyor: