Dün sabah Hidiv Kasrı'nda kahvaltı... Suriye Büyükelçisi Said Al Bunni "Türkiye'nin AB üyesi olmasını istiyoruz. Böylece Suriye de AB'ye komşu olur.
Biz AB'ye alternatif değiliz" diyor.
Türkiye'de, AB'ye "Ortadoğu coğrafyasında alternatif arayışlarına" ilginç bir cevap.
Büyükelçi Al Bunni, "iki ülke arasındaki ticaret hacminin önümüzdeki yıllarda 3 milyar dolara varacağını" söylüyor.
"Türkiye - Suriye arasındaki sınırları kaldırabilsek" diyor.
Uluslararası "ilişkilerde ebedi dostluklar ve ebedi düşmanlıklar yoktur sadece ulusların yararları vardır" gerçeğini doğrulayan işte bir kanıt daha...
Nereden nereye gelindi.
Artık Öcalan İmralı'da... PKK diyaspora da eriyiş sürecinde... Suriye ise bırakın Hatay iddiasını bir yana, "iki ülke arasındaki sınırların kalkmasından" söz etme noktasına gelmiş.
Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine destek veriyor.
Değişmeyen, değişimdir.
Suriye Büyükelçisi'nin bir grup gazeteci ile birlikte dinledik. Libya, Filistin ve Umman Büyükelçileri de vardı.
Avrupa sürecine direnen dışımızdakiler değil, içimizdekiler.
Sonraki saatlerde Milliyet'te Dışişleri Bakanı Cem ve kurmaylarıyla öğle yemeğindeydik.
Türkiye'nin "çok önemli maddeler gündeminde (Ç. Ö. G.) bir ufuk turu yapıldı.
Örneğin...
1- AFGANİSTAN'DAKİ TÜRKİYE
Sanıldığının tersine oradaki kuvvetlerimizin giderlerinin karşılanması sorun değil.
Türkiye asıl şu maddelerde yoğunlaşıyor.
- Görev alanı:
Türkiye'nin komutanlık yaptığı güçlerin sorumluluk alanı Başkent Kabil'le sınırlı olmalı. Bütün Afganistan'ı kapsamamalı.
- Katılım oranları:
Türkiye komutanlığındaki gücü oluşturan ulusların kuvvetleri değişmemeli. Örneğin... Almanlar ve diğerlerinin sayıları azaltılacak mı?
- Teknolojik katkı:
İngiltere güçleri Afganistan'da yüksek teknolojiye dayalı iletişim aygıtları konuşlandırmış. Giderken bunları götürecekler mi?
Yoksa TSK'nın kullanımına bırakacaklar mı?
Götüreceklerse ABD, aynı üstün standarta aygıtları verecek mi?
- Görev işlevi:
Türkiye'nin komutanlığındaki bu güçler "barış yapıcı" (peace maker) değil, "barışı koruyucu" (peace keeper) olmalı.
2- IRAK'A MÜDAHALE:
ABD Başkan Yardımcısı Cheney'in ziyareti bir bakıma formalite olabilir.
Yani...
Arap ülkelerine giderken, herhalde, Irak'a müdahale için alacağı "olumsuz cevapları" biliyordu.
O nedenle...
"Biz size gerekenleri söyledik. Haber verdik. Günah bizden gitti. Destek verseniz de, vermeseniz de müdahale ediyoruz" mesajını vermek istemiş olabilir.
3- AB SÜRESİNCE ASKER ENGEL Mİ?
Cem'den aldığım izlenimlere göre hayır... Asker kesinlikle AB'ye tam üyelikten yana.
Ancak elbette bazı duyarlıkları var.
Fakat bu duyarlıklar genelde Dışişleri Bakanı ve herkes tarafından da paylaşılmakta.
Komutanlar Türkiye'nin kendine özgü koşulları içinde anadilde yayın ve eğitim için karşı tavır koymuyorlar.
"İdamın kaldırılması" bağlamında ise, "Biz tarafsız olamayız. Fakat karar TBMM'nindir" söylemi ile görüşlerini açıkladılar.
Ama eğer bu duyarlı konular iç politika malzemesi yapılırsa MHP sıkıştırılırsa tıkanma olasıdır.
Bu nedenle kamuoyu önünde tartışmalar yerine hükümet ortakları, özellikler liderler, karşılıklı konuşarak ve kamuoyu tepkilerini kaşımaktan kaçınarak sonuç alabilirler.
4- KIBRIS:
En zor sorun... Denktaş umulmadık derecede yapıcı. Gene de sonuç alınamazsa çeşitli olasılıklara göre Türkiye'nin tutumları saptanmış.
Türkiye, Kıbrıs dahil her sorununu aşarak AB ile görüşme sürecini başlatabilir.
Yeter ki...
Hükümet ortak iradesini sürdüreceğinin ve ilk krizde dağılmayacağının inancını versin.