Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

YAZIYA öteki mahalle penceresinden bakarak şöyle başlayayım:
“Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasını istemiyordunuz, o da AOÇ’ye gidiyor, niye/neye bu itiraz?”
.........................
Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, “Erdoğan’a endeksli değişim/gelenekler” tarihten bazı çağrışımlar yaptırdı.
General Napolyon’a kadar Fransa krallar tarafından yönetiliyordu. Çok güçlüydüler.
Hatta “Güneş Kral” diye anılan XIV. Louis’in “Devlet benim (L’Etat, c’est moi)” sözü ünlüdür.
Napolyon ihtilal sonrası tahta geçince dedikodular alıp yürümüştü.
“Soydan asil olmayan bir kral gerçekten kral mıdır” diye vozurdamalar yaygındı.
Bunun üzerine Napolyon “Asalet benimle başlar” dedi.
Ardından sadece kralların kullandığı “kırmızıya” Napolyon son verdi.
“Ben imparatorum. İmparatorluk rengi mavidir” dedi.
Böylece “kraliyet rengi kırmızının” yerine “imparatorluğun koyu mavi rengi” gelmiş oldu.
Napolyon saray yaşamında da değişiklikler yapmıştı.
Örneğin...
Paris’in 30-40 km dışındaki ormanın ortasındaki “Fontainebleau” sarayında âdetler Napolyon’a göre ayarlandı.
Söz gelişi, sarayın bahçesindeki geniş göletin ortasında bir adacık vardır.
Orada krallar “gözdeleriyle” oynaşırdı.
Napolyon ise o adacıkta kurmaylarını toplar, harita başında saatlerce Avrupa’yı fethetmeye dönük savaş planları yapardı.
Komutanlarıyla tartışırdı.
“Hayatının kadını Josephine’in adacığa adım atamadığı” söylenir.
Bir başka örnek...
Napolyon’un emriyle Strasbourg’un Orangerie Parkı’nın ortasına 1 kaç haftada bir saray yavrusu inşa etmesinin de nedeni daha önce krallara tahsis edilen mekânlarda kalmak istemeyişiymiş.

TEBDİL-İ MEKÂN

GÜNÜMÜZ Türkiye’sine gelelim.
Çankaya Köşkü Başbakanlığa veriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise AOÇ’de (Atatürk Orman Çiftliği) yapılan bin odalı 3 bloktan oluşan yapılara geçiyor.
Orada bir de “Cumhurbaşkanı konutu” inşa edilmekte.
Erdoğan ve ailesi Keçiören Subay Evleri’ndeki dairelerini bırakarak şimdilik Çankaya’daki Dışişleri Konutu’na yerleşecek.
..........................
Sadece bu bile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yeni Türkiye dönemi” söyleminin kanıtı.
Atatürk’ten başlayarak 100 yıla yakın süre 11 cumhurbaşkanının kullandığı Çankaya’daki köşkler bir “Cumhuriyet geleneğiydi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni dönemle, yeni gelenekler başlayacaktır” sözünün içi dolmaya başladı.
Fiili bir “İkinci Cumhuriyet” sürecinin başındayız ama ilerleyiş hızlı.
“Her şeyin önceden planlandığı” söylenebilir.
.........................
Elbette Erdoğan ile Napolyon’u örtüştürüyor değilim.
Aralarında çok fark var.
Ancak...
Ülkelerin yönetimlerine gelen “sıradışı” çok güçlü liderler kullandıkları mekânlarıyla da kişiliklerinin mührünü basarlar.
Osmanlı’nın son sultanları İstanbul’daki saraylardan ülkeyi yönettiler.
Cumhuriyetin kurucusu Atatürk Ankara’yı başkent yaptı. Yönetiminin simgesi Çankaya Köşkü oldu.
Çankaya sadece yüksek rakımlı Ankara’ya hâkim tepe olduğu için değil, devletin doruğunun da simgesiydi 100 yıla yakın süre.
Erdoğan’la birlikte -benimsense de, karşı çıkılsa da- şurası gerçek ki “İkinci Cumhuriyet” bile denebilecek dönem başlıyor.
Erdoğan yetkilerini kullanmak, Anayasa’yı yorumlamak, yeni dönemin yeni geleneklerini oluşturmak için “yoğurdu kendi bildiği gibi yiyeceğinin” üst üste işaretlerini veriyor.
“Seçilmiş Cumhurbaşkanı” olmak rüzgârı yeni bir miladın yelkenlerini doldurmakta.
..........................
Sadece “şekle” takılmak da yanıltıcı olabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan üstlendiği “güçlü ve Anayasa’daki icranın başı tanımının içini doldurmayı hedefleyen” yönetimi için “başkanlık sistemi” uygulayan ülkelerdeki gibi bir geniş kadrolu yapılanmaya geçiyor.
Sanıyorum...
Önündeki örnek Washington’daki Beyaz Saray ve onun hemen yanındaki Beyaz Saray kadrolarına ayrılan büyük binalara benzer bir çalışma kompleksi oluşturmayı düşünüyor.
Çok geniş bir Cumhurbaşkanlığı bürokrasisi, araştırmacıları, uzmanları, onların yöneticileri, koordinatörleri, değerlendirme merkezleri, irtibat görevlileri vs...
Atatürk’ten başlayan geleneğin noktalanmasına kişisel olarak kendimi alıştırabilmiş değilim ama gerçekleri de görebilmek gerek.
Ayrıca...
Çankaya gibi AOÇ de Atatürk’ün imzasını taşır.