Yazıya 12’nci Cumhur-başkanı olarak dün göreve başlayan Recep Tayyip Erdoğan için “Hayırlı olsun” dileğiyle başlıyorum.
Türkiye için “yeni bir Çankaya döneminin başladığı” görüşünü de paylaşıyorum.
Elbette bu yeni dönem için olumlu ve olumsuz görüşlerimizi yeri geldikçe ortaya koyacağız.
Önce “yeni Çankaya” için bir “önsöz...”
.....................
Benim de bir bölümüne katıldığım siyaset analizlerine göre “yönetim merkezi Başbakanlık’tan Çankaya’ya kaymakta.”
Anayasa’nın düzenlediği ve kurallarını koyduğu sistem bu değilse bile “de facto” durum bu.
Gene de...
Bu statü, gittikçe yaygınlaşan “halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı ile Yeni Türkiye” psikolojisi zemininde “meşruiyete” yol almakta.
“İcranın tepe noktasının Çankaya olacağı” psikolojisinin yaygınlaşmasıyla süreç “doğal” olarak algılanmaya başlandı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bile “Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye’nin ilerleyişini sürdüreceğini” söyledi.
“Liderlik” tanımlamasıyla Gül’ün “bu yeni dönemde Çankaya’nın ağırlıklı rolünü işaretlediği” izlenimleri kabul görmekte.
Anayasa’nın Cumhurbaşkanı’na açık tuttuğu kapılardan geçerek Recep Tayyip Erdoğan’ın o yolda yürürken önünde fazla bir engel yok.
“Bekle ve gör” durumu olmayacak, çünkü “beklemeye” gerek olmayacak.
ORKESTRAMA BAĞLAMA
İKTİDARDAN “tırsan” muhalefete ve özellikle de CHP’ye çakıyor.
Böyle bir algılama olmasın...
Ama...
Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonraki şu son 18 günlük süreçte muhalefetin sesi soluğu arada kaynadı gitti.
10 Ağustos sonrası Erdoğan için düzenlenen program öylesine görkemli, col ışıklı ve şenlikli akıp giderken, muhalefetin -ciddi- hukuk ihlali iddiaları orkestra karşısında tek bir üç telli bağlama gibi kaldı.
“Anayasa’nın 101’inci maddesi eksenli soru işaretleri, yasalar için bile Resmi Gazete’de” mükerrer sayı çıkarılırken cumhurbaşkanı seçiminin günlerce yayımlanmadan bekletilişi, seçilmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti toplantılarına başkanlık etmesi, kongrede konuşması ve “tarafsızlık” kuralının yara aldığı iddiaları gazete sayfalarının eteklerinde ancak yer bulabildi.
CHP Grubu’nun, Erdoğan yemin ederken salonu terk edişi de buğulu cama parmakla yazılan yazı kadar uçucu bir izdi.
Toplum psikolojisi Erdoğan’a odaklı büyük organizasyonların çekim alanlarına kitlenmişken muhalefetin, özellikle CHP’nin itirazlarını da güçlü bir koroya dönüştüremeyişi demokraside dengeyi oluşturamadı.
Sistemin “muhalefet ayağı” topalladı.
Eğer muhalefet yapacaksanız, hele dayanaklarınız da varsa bunu kitlelere duyurabilmelisiniz.
Karnınızdan konuşmayacaksınız.
Fakat...
İktidara dönük hamamın namusunu kurtarmak kabilinden bir göstermelik “yemine tanık olmamak” tavrını koymak ama asıl “iktidar-muhalefet” mücadelesini kendi içinde yapmak!..
Yani...
Parti içi bir hesaplaşma daha.
“Kurultaylar partisi” CHP’de bir olağanüstü kurultay daha...
İktidar kanadını oluşturan AK Parti de eski ve yeni cumhurbaşkanları birbirlerine “değerli kardeşim, 40 yıllık dava arkadaşım” diye kürsüden gönül okşayıcı sözlerle güzel mesajlar gönderirken 2015 genel seçimlerinin arifesindeki CHP’de eller birbirinin boğazında.
Bu görüntüler kökleri Atatürk’e uzanan CHP seçmenine umutsuzluk veriyor.