Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Açık yaranın yanındaki dokuların da “enfekte” olması, tıp biliminde kuraldır.
Cilvegözü sınır kapısındaki patlama böyle yorumlanmalı.
Sınırın hemen ötesinde her gün bombalar, havanlar patlıyor, insanlar ölüyor.
İstihbarat örgütlerinin ajanları fink atıyor.
Bunlar evlerinin içinde odadan odaya dolaşır gibi girip çıkıyorlar.
Kamplarda yaşayan 160 bin Suriyeli sığınmacının yanı sıra 50-60 bin Suriyeli evler tutmuşlar, hepimiz gibi bu toprakların yaşamını paylaşıyorlar.
Onların bütün faaliyetlerini denetlemek, izlemek mümkün değil.
Belki sınırın öte yanındaki çatışmalar için bu taraftan her türlü lojistik üretiliyor, temin ediliyor olabilir.
Suriye’nin de bunlara karşı gözdağı vermek istemiş olması mümkün.
Yahut...
Muhaliflerin kendi aralarında bir hesaplaşmaya girmiş olmaları ihtimal dışı değil.
Başka olasılıklar da sıralanabilir.
Güvenlik güçlerinin ve gizli servislerin böylesine karışık hesapların fır döndüğü Cilvegözü kapısında yeterli ve dinamik önlemler almamış olması elbette eleştirilebilir.
Örneğin...
Patlayıcıları uzaktan kontrol edebilecek dedektör araçlarının ancak bu son patlamadan sonra gönderilmesi gibi boşluklar olabilir.
Ama...
Böyle tedbirler elbette birer artıdır fakat “akacak kanı damarda” tutamaz.
Bir yerden gene de patlar.
Yanı başımızda büyük bir “kanamalı, iltihaplı yara” var.
Türkiye dokuları ister istemez enfeksiyona açık.
Bunu bilelim.
Kabul edelim.
Mümkün olduğunca korunalım.
Fakat...
Cilvegözü gibi olayların zaman zaman kapımızı çalması da hesabımızda yer alsın.
Yazının başına dönelim.
“Komşularımızı seçmek gibi bir lüksümüz yok.
Komşuyu beğenmediğimizde ev değiştirerek belki kurtulabiliriz.
Ancak...
Devletler böyle bir olanaktan yoksundur.”
..........................
Ne yazık ki bir Almanya, Fransa ya da diğer Avrupa ülkesi değiliz.
Komşularımız Lüksemburg, Belçika, Danimarka, İsviçre, ordusu bile olmayan Monako Prensliği değil. Her biri mayın tarlası gibi ülkeler.
Almanya’da “bira festivali”, Venedik’te “kostümlü balolar festivali” yaşanırken Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta “kan festivalleri” sahneleniyor.
“Cannes Festivali” değil.
Pakistan sınırı yıllardır Afganistan Talibanlarından enfekte olmakta.
Ürdün ve Lübnan, Filistin kampları ve dramından...
Türkiye de Suriye katliamlarından enfekte olmanın ilk aşamasında.

Haberin Devamı

REFERANDUM VE LİBERALLER
BAŞKANLIK sistemini düzenleyen AK Parti Anayasası, öyle görünüyor ki Meclis’teki 5 oy eksiği tamamlanarak referanduma götürülecek.
BDP oylarıyla mı?
Diğer partilerden ya da bağımsızlardan devşirme oylarla mı?
Bir şekilde bu 5 oy bulunur.
Referandumda sandıklardan “evet” mi çıkar?
Bu olasılık şimdiden ağırlıklı görünüyor.
Burada önemli etkenlerden biri “liberal kanaat önderlerinin” tavrı olacak.
2002’den bu yana AK Parti’nin yol haritasında yürüyüşün refakatçi güçleri onlardı.
Başbakan Erdoğan’ın “askeri vesayeti” sona erdirmesi başta olmak üzere “hükümet etmeyi” zaman içinde “iktidar olmaya” dönüştüren maya “liberal kalemlerdi.”
Şimdi...
“Türkiye’ye özgü, başkanlık sistemini öngören AK Parti Anayasası gündemde.
Başkana Meclis’i fesih ve kanun gücünde kararname yetkisi veren, bakanları Meclis denetiminin dışında tutan bu Türkiye’ye özgü başkanlık sistemine liberal kalemler ve kanaat önderleri hangi tavrı benimseyecek?”
Bugüne kadar demokrasi yelpazesinin açılımına “yetmez ama evet” diyen liberal kanaat önderleri, bu Türkiye’ye özgü başkanlık sistemini “demokrasi yelpazesinin açılışı” gibi mi görecekler yoksa karşı görüşler ortak paydasını mı oluşturacaklar?