Soruşturma komisyonlarında
Yılmaz'ın
Yüce Divan'a gönderilmesi için kullanılan
MHP oyları, hükümeti
- şimdilik - sadece sarsan bir artçı deprem gibi görünüyor.
Gazetecilerin
"hükümet krizi olur mu?" sorusuna,
Mesut Yılmaz'ın cevabındaki şu özenli söylem,
"ortak hükümete devam" işaretini vermekte:
"Ben, bunu komisyonlarda görev yapan milletvekillerinin, parti mensubiyetlerine dayalı olarak değerlendirme eğiliminde de değilim.Ferdi olarak davrandıklarını düşünüyorum."
Yılmaz, böylece
Komisyon'da oy veren
MHP milletvekillerini, MHP'nin hükümet ortağı olarak tavrından ayırıyor.
Vazo çatladı
Yılmaz, burukluğunu, bu temel değerlendirmeye sadece bir
"eğer" parantezi açarak yansıtıyor:
"Eğer bir parti tavrı söz konusuysa, kişisel kanım, hükümetin bir güven müessesesi olduğudur.Karşılıklı güvene dayalı koalisyon hükümetlerinde, ortağınıza güvenmiyorsanız, o koalisyonda bulunmamanız gerekir!"
Ve
Yılmaz, bu parantezde dahi gene üslup özeni gösteriyor:
"Hükümeti bırakırız" demiyor.
"Güven sorunu, onların değerlendirmesi gereken bir sorundur" söylemiyle, topu
MHP'ye atıyor.
Kısacası...
Şu aşamada, hadise daha düşük şiddette bir artçı depremdir.
Çökme, kırılma yok.
Ama...
Vazo çatladı.
Yol haritası
Peki bundan sonra ne olur?
Yılmaz'ın yol haritası nedir?
1- Yüce Divan'a gönderilmek için
Komisyon kararı yeterli değil.
TBMM Genel Kurulu'nda da
276 oy gerekir.
Çok sert kutuplaşmalar olmadıkça, genelde
Yüce Divan için
TBMM'den
276 oy çıkmıyor.
2- Çete Soruşturma Komisyonu'nda dün
MHP milletvekilleri, diğer üyelerin oy kullanmalarını beklemişler.
Yılmaz'ın
FP ve
DYP'nin de oylarıyla
9'u bulduğunu ve nasıl olsa aklanmakta olduğunu görmüşler.
Oylarını, ondan sonra
Yüce Divan doğrultusunda kullanmışlar.
SEKA Komisyonu'nda kullanılan oyların ise fazla bir etkinliği yok.
Çünkü...
Yılmaz'ın elinin en kuvvetli olduğu dosya bu.
Kararda, o zamanki
Başbakan Yardımcısı Ecevit'in ve bütün bakanların da imzaları var.
Yani...
MHP'nin
Yılmaz'ı
Yüce Divan'a göndermek gibi bir partisel tavrı görünmüyor.
Ama...
Kamuoyuna
otomatik yıkayıcı izlenimlerinden farklı bir görüntü çizmek istedikleri sezilmekte.
Biliyorlar ki
TBMM Genel Kurulu'nda
276 oy zaten çıkmayacak.
3- Çete Komisyonu'nda,
DYP'nin
Yılmaz'dan yana oy kullanması da,
Genel Kurul'da
276'nın çıkmama olasılığını vurguluyor.
Konuştuğum
DYP kurmayları,
"Soruşturma Komisyonu'nda Yüce Divan'a sevki istenen Eyüp Aşık, çete davasından beraat etti. Ortada yargı kararı varken, Yüce Divan'a sevk için oy vermemiz yanlış olurdu" dediler.
Aldığım izlenim, konu
Genel Kurul'a geldiğinde de
DYP'nin bu tavrı sürdüreceği...
Üstelik...
Çiller için de önümüzdeki hafta
Yargıtay Genel Kurulu'ndan geçmiş bir karara rağmen, gene
Yüce Divan oylaması var.
DYP'liler, çifte standart içinde olmak istemiyorlar.
Ayrıca...
Baba'nın ayak sesleri, galiba
ANAP ve
DYP'yi bu tehlikeye karşı yaklaştırıyor.
Sonuç...
Siyaset, adaletin üzerine çıktığı zaman böyle oluyor.Sapla saman karışıyor.
Yüce Divan'a sevk ve dokunulmazlığın kaldırılması gibi hukuk yollarını TBMM'deki siyaset trafiğinden arındıran Anayasa değişikliği geciktirilmemeli.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr