"Eğer elinizdeki tek alet bir çekiçse, her problemi birer çivi olarak görmeye başlarsınız." ABRAHAM MASLOW (1)
Türkiye'nin gündeminde yer alan 2 önemli tartışma konusu "28 ŞUBAT SÜRECİ" ve "SEÇİMLERİN İKİ TURLU YAPILMASI" önerileri, bu söylemin ışığında görülmelidir.
Önce birincisi...
28 Şubat süreci elde çekiç irdelenirse, görüntü, çivinin kafasına kafasına "vurmak" oluyor.
Bir tür gösteriye dönüşüyor.
Oysa...
Sosyal sorunlar, vurarak, kırarak, ezerek, çözülemez.
Siyaset, ince ayardır.
28 Şubat ta, bu sosyal / siyasal kuralın dışında değildir.
Yani...
Siyasi kurumların, fikirlerin, inançların kafasına vurulması gibi bir görüntü ne kadar yanlışsa... Seçim havasına girildiğinde, oy hesaplarıyla orduya çekiç sallamak da, o denli hatalıdır.
Ya da, 28 Şubat'ı birkaç kelimeyle tarihe çakıp, "zaten yoktu" inkarcılığına girmek... Yahut, "28 Şubat süreci kapanmıştır" iddiasında bulunmak... Bunlar da, çözüm değildir.
Ancak...
Yapılmakta olan şey budur.
Önce...
Bir tanımda buluşmak gerek.
"28 Şubat süreci nedir?"
Kimilerine göre, "komutanların ağırlık koydukları bir ortamda, demokraside sapmadır."
Kimileri "demokratik, laik, hukuk devletinin korunması için sivil inisiyatif örgütleri, medya ve ordunun, hukuk reformunda ortak direnişleridir."
Kimilerine göre, "iktidarın el değiştirmesi için bir postmodern darbedir."
Kimileri ise, "iktidardaki partilerin, havada ikmal yaparak uçuşu sürdürmek isterken, düşmeleri sonucu bir başka hükümetin kuruluşudur."
Aslında...
Bu tanımlar daha da sürdürülebilir.
Hepsinin, büsbütün gerçekdışı olduğu söylenemez.
Belki...
Bazısının daha fazla, bazısının daha az oranda bile olsa, gerçeklik payları var.
Filin tarifi öyküsündeki gibi, herkes gördüğü ya da tutabildiği bölümle bir tanım yapıyor sanki.
Sadece kuyruğunu tutana göre, fil bir halattır.
Bacaklarını tutana göre, fil bir sütundur.
Kulaklarını tutana göre, yelken v. s.
Bu arada, örtülü ya da açık gönderme yapılan ordunun yorumunu da yansıtalım:
"Bize göre önemli olan Anayasa'da öngörülen - demokratik, laik, hukuk - devletidir.
Bu ilkeler için tamamen hukuk platformunda ve çerçevesinde kalarak, yönelen tehditlere karşı direnişte bulunduk.
Sivil inisiyatif örgütleri ve medya da, aynı duyarlığı gösterdi.
28 Şubat kararlarını, sadece komutanlar değil, devrin iktidarının liderleri ve bakanları da imzaladılar.
Hassasiyeti, imzalarıyla paylaştılar.
Hükümetin emrinde ve Anayasa'nın kurumları içinde kalarak görev yaptık.
Bu bağlamda, biz belki bazı parti liderlerinden de fazla demokrasiye bağlıyız."
Elbette...
Bu yorumu da çivi gibi görürseniz, - hele şu seçim atmosferinde - elde çekiç, seçim otobüsü görüntüleri, belki prim yapar.
Ama...
Doğrusu bu mudur?
Sağduyu bir kenara konulsa dahi, kamuoyu araştırmalarında, yüzde 80 gibi en büyük güvenin oluştuğu orduya karşı adeta tavır koymak, oy getireceği bile şüpheli bir politikadır.
Doğru olan, 28 Şubat sürecinin kapanıp kapanmadığını tartışmaktan çok, o sürecin oluşmasının nedenlerini görebilmektir.
Nedenlerden biri, demokratik, hukuk, laik devletinin tehlikeye girdiği yolunda izlenimler vermeye uzanan abartılmış siyasi tavırlardır.
İkincisi...
Anayasa'nın değişmez maddelerinin tehlikeye girdiği izlenimini veren, bu abartılmış siyaset gösterilerinin de abartılarak yorumlanması ve tepkilerde de, kantarın topuzunun kaçmasıdır.
İrtica, önce açıkça ve adeta meydan okurcasına, gövde gösterisi yapmıştır.
Sonra, duyarlı bir ortama girildiğinde, sıkışınca, takiye yaparak kendini mütedeyyin ve tertemiz inançlı insanlarımızın arkasında saklanarak, korumaya almak istemiştir.
Buna karşın...
O süreç içinde, tepkilerin bir kısmı - uygulamada - tam olarak değilse bile, bazı - ölçüsü kaçmış söylemlerle - gerçek mütedeyyin insanlarımızın rahatsızlık hissetmelerine neden olabilmiştir.
Şimdi...
"28 Şubat sürecinin düşürdüğü... 28 Şubat'ın ürünü... 28 Şubat'ı noktalayan... 28 Şubat'ı sürdüren" gibi deyimlerle, suçlamalar, savunmalar, övünmeler var.
Oysa...
Bütün bu tanımların neredeyse hepsi, 56. Hükümet'in kuruluşunda omuz omuza...
28 Şubat kararlarına imza atanlar, 28 Şubat sonrası kurulan hükümette yer alanlar, 28 Şubat kararlarının - en azından bir bölümünü - uygulayanlar...
Keşke...
Sorunlar ve de taraflar, birbirlerini "çivi" olarak görmeyebilseler.
Hepsi, bu ülkenin ve demokrasinin vazgeçilmez unsurları.
............
(1)Hümanist Psikoloji'nin önderi, ABD'li psikolog.
Yazara E-Posta: g.civaoglu@milliyet.com.tr