Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Siyaset, askere “balans ayarı” yapıyor. Peki ya sistemin tümüne “check up?”
Demokrasinin omurgası “check and balance”tır.
Anlatayım:
Bu iktidarın ilk yıllarında Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği adımları genel destek aldı.
Demokratikleşme sürecinde “asker” vesayetinin yerini Avrupa’nın Kopenhag kriterleri alıyordu.
“Zina”yı düzenleyen yasa değişikliğine AB’den tepki ve iktidarın bir süre direndikten sonra geri adımı hatırlanmalı.
Böyle başka örnekler de yaşandı.
Ancak zaman içinde AB yolculuğunda iktidar vites küçülttü.
Hızını düşürdü.
Bir süredir patinaj yapıyor.
Sadece “vitrin süslemesi...”
Buna karşılık, AB sürecinde ağırlık atmakta olan asker, son 10 yılda “var olmanın dayanılmaz hafifliği“ helezonuyla aşağılara çekilmekte.
Bunda Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “TSK’ya karşı psikolojik savaş” söylemiyle işaret ettiği “sistemli ve organize” tavır elbette etkili oldu.
Ama...
Askerin içindeki bazı saçma sapanlıkların “TSK’ya karşı psikolojik savaş” odaklarına çanak tuttukları gerçeğini de görmeliyiz.

Paşaların paşasına
Bekir Coşkun’u bile “Paşaların paşası, sizi her savunmaya geçişimizde ağzımızı koli bandıyla kapatıyorsunuz” tepkisine iten nedir?
Bir süredir havada uçuşan “darbe planları” ya da “darbe planı iddiaları” iç karartıyor.
Türkiye’de yolsuzluk, terör, irtica, eş dost aile zengin etmenin, yeni sınıf yaratmanın, işsizliğin, yoksulluğun, halk tepkilerinin önünü kapatan bir “perde” oluşturuyor “darbe gerzeklikleri...”
Hele son “balyoz” dokümanları!..
Anlaşılan bir seminer yapılmış.
Ama TARAF sayfalarında çarşaf çarşaf yayımlananların hepsi doğruysa gerçekten “gerzeklik...”
Yok, emekli Org. Doğan Çetin’in söylediği gibi “iyi saatte olsunların, kopyala yapıştır yöntemiyle aralara döşeme yapmaları” düşünülürse o takdirde “bu faili meçhullerin de akıllarını peynir ekmekle yediklerini” düşünüyorum.
Kaba saba beyinlerinin üretebildiği fanteziler bu kadarmış...
Camiyi bombalayacak tim!..
Silah arkadaşı pilotun uçağını havada vurup düşürecek pilot.
Bunları benim aklım almıyor.
Ancak...
Toplumda zihin karartması yaratmadığı söylenemez.
Son seçimleri neredeyse “tam” isabetle tahmin eden kamuoyu araştırmalarının altındaki imza Adil Gür “TSK’ya güvenin yüzde 20 dolaylarında düştüğünü” söylemekte.

Taş döşeniyor
Bu grafik anayasa ve yasa değişiklikleri için planlanan yolu oluşturuyor.
Askerin rolünü yeniden düzenleyecek anayasa değişikliği ve TSK’nın kuruluş kanunu 35. maddesinde yer alan “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi” maddesinin kaldırılması artık eskisi kadar dirençle karşılaşmaz.
Peki...
Asker gölgesinin demokrasi ışığıyla geriletilmesi elbette doğru olanıdır ama AB yolunda da patinaj varsa demokrasinin “check and balance” sistemi nasıl uygulanacak?
Bu, Anayasa’nın “kuvvetler ayrılığı” ilkesi gereği “bağımsız yargı” ile sağlanır.
Yargıtay Başkanı’nın “Yangın var” söylemine karşın hâlâ “bağımsız yargıdan” söz edebilir miyiz?
Hele HSYK’nın başkanı Adalet Bakanı, yardımcısı Adalet Bakanlığı Müsteşarı ise... Hâkimler ve savcıları doğrudan Adalet Bakanı’na bağlı müfettişler denetliyorsa... Anayasa değişikliği ile HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi ve bir bakıma kesin çoğunluk sahibi iktidar partisinin iradesini yansıtması hedefleniyorsa...
Nerede “check and balance?”
Demokrasinin yan güçleri olan “medya” ve “STK (Sivil Toplum Kuruluşları)” üzerinden zaten silindir geçti.
Siyasi Partiler Yasası “seçilmiş krallar” üretmekte.
Liderlerin istemediği rüzgâr esmez, yaprak kımıldamaz.
O zaman tek başına iktidarı alan her lider “check and balance”a nanik yapabilir.
İzleyenlere de alkışlamak düşer.
Demokrasiye yeniden yapılanmayla sağlık kazandırılacaksa, asker de, sivil de çağdaş kuvvet skalasındaki yerlerine çekilmelidir.

Haberin Devamı

Check and balance’a nanik...

AŞKLARIN
Sevgili Eser Tümen’in tabutunu omuzlamak da varmış kaderde...
Nail Keçili ve Faruk Süren’in arkasında tabuta elimi uzattım.
O kadar çok seveni bu son görevi yapmak istiyordu ki bir dengesizlik oluştu.
Omzuma kırmızı çiçeklerden oluşmuş küçük bir çember düştü.
Yakaladım...
Üzerinde kâğıt şerit üzerine yazılmış “AŞKLARIN” kelimesi okunuyordu.
Belli ki eşi Samra ve çocukları, torunu idi AŞKLARI...
Yerine koyduk.
Hâlâ omuzlarımızda taşıdığımızın Eser olduğuna inanamıyordum.
Teşvikiye Camii nasıl da doluydu.
Hepimizin “AŞKI” o sevgili dostumuzdu.
Üzerine ışık yağsın...