15 Haziran sonrasında BDP’nin “Kürt sivil itaatsizlik” ve PKK’nın “ateşkesi sona erdirerek saldırılara yeniden başlayacağı” açıklamaları sanki boşlukta asılı kalıyor.
Yönetimden hiçbir “ses” yok.
Tedirginlik psikolojisi ağırlaşıyor.
Tersine...
Kamplaşmayı, gerginliği daha da tırmandıran sert üslup vites büyütüyor.
Bu kararan gökyüzünde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gözlere “bir avuç mavilik” sundu.
12 Haziran’dan sonra bütün partilerden ikişer temsilciyle oluşacak bir “AKİL ADAMLAR GRUBU” kurulmasını önerdi.
AKİL ADAMLAR’ın, görüşlerinden, söylemlerinden, görüşmelerinden ve ortaya koyacakları “Kürt sorununa çözüm projesinden” partiler sorumlu olmayacaklar.
ORTAK AKIL
Sözgelişi... Sorunun tüm taraflarıyla konuşabilirler.
Bunlar İmralı’daki Öcalan ve Kandil’deki yönetim de olabilir.
Devleti ve partileri temsil etmeyen söylemleri ve eylemlerinden devlet ve partiler sorumlu tutulamayacakları için bağımsız grup statüsüyle AKİL ADAMLAR, iç politika polemiklerine malzeme olamazlar.
Hiçbir parti diğerini ya da devleti temsil eden iktidarı bu grubun faaliyetleri ve çözüm önerisi nedeniyle suçlayamaz.
Zaten daha grup kurulurken iktidar dahil tüm partiler bu temel ilkede anlaşmalılar.
Sadece sorunun tüm taraflarıyla pek çok kez bir araya gelerek ve konunun Türkiye’deki, sınırların ötesindeki uzmanlarıyla beyin fırtınaları yaparak proje oluşturmak değil bir diğer yararı daha var.
Çözüm projesi, tüm tarafların, partilerin ve STK’ların mutabakatı, çetin ve ciddi bir prosesten geçerek ortaya çıkacağı için entelektüel beyin jimnastiği olarak kalmamak ve uygulamaya konulmak şansıyla doğacaktır.
Herkes biliyor ki “Kürt sorununu -hani mesela AK Parti 400 milletvekili çıkarsa bile- tek bir parti çözemez.”
Tek başına hangi parti çözmeye kalkışsa altında kalır.
Tek çıkış tüm partilerin, tüm tarafların üzerinde uzlaşacakları ve kararlılıkla arkasında duracakları “ortak akıl” projesidir.
CHP’nin sağduyulu ve sorumluluk bilinciyle önerdiği “AKİL ADAMLAR” formülü işte bu merceğin altında görülmeli.
Başbakan Erdoğan’ın uzanan eli havada bırakmaması gerekir.
O Erdoğan ki, Kürt sorunu sancılarına sıcak yaklaşımlarıyla azımsanmayacak adımlar attı.
“Olağanüstü hali kaldırdı, Kürtçe öğrenim kurslarına yeşil ışık yaktı, TRT’de Kürtçe yayın yapan kanalı kurdu -süreç iyi yönetilemediyse de anlamlı olan- PKK’yı dağdan indirmek girişimini yaptı...”
Ama diğer partilerden destek alamadı.
“Bir araya gelerek çözüm üretmek” için randevularına ya cevap alamadı ya da cevap verenlerden sonuç alamadı.
12 AKİL ADAM ARANIYOR
ALTIN ASİST
Şimdi CHP Genel Başkanı’nın akıl dolu önerisi ile en azından Meclis’in iki büyük partisinin irade birliğiyle diğerlerinin de katılması için yüksek güçlü bir “manyetik çekim alanı” oluşabilir.
Diğerlerinin de kendilerini sorumluluk altına sokmayacak bağımsız AKİL ADAMLAR’a temsilci vermeleri için kamuoyundan büyük baskı çökecektir üstlerine.
“Demokratik çözümün” destek bulmaması halinde “ortalığın kana bulanması, insanlarımızın ölmeleri, dağlarda olduğu kadar kentlerin de çatışma alanlarına dönüşmesi” sorumluluğunu hangi parti, hangi lider taşıyabilir?
Siyasi ve vicdan bedeli ağırdır.
Bütün bunlardan sonra 32. GÜN programında Mehmet Ali Birand’ın, “Kılıçdaroğlu’nun AKİL ADAMLAR formülüne ne diyorsunuz” sorusuna Başbakan Erdoğan’ın cevap vermeden başka konuya geçmesi “acaba AKİL ADAMLAR formülü ölü doğum mu olacak” kuşkusunu vermedi değil.
Ne var ki büyük olasılıkla 12 Haziran’dan sonra da başbakanlık misyonunu sürdürecek olan Erdoğan’ın Kürt sorununun kabaran ve köpüren dalga tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında tavrının değişeceğini düşünüyorum.
Tek çözümün “ortak akıl/ortak tavır” olduğunun defalarca altını çizen Erdoğan tarafından Kılıçdaroğlu’nun AKİL ADAMLAR önerisi, stratejik önemiyle görülecektir.
Türkiye akılsızların kaosuna bırakılmaz.
21’inci yüzyılın demokrasi gelenekleri ve deneyimleriyle donanmış çağdaş Türkiye sorununu bir bedevi, bir kabileler devleti gibi değil ortaklık sürecinde olduğu Avrupalı gibi çözer.