Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

CHP’nin tutuklu gazeteci Mustafa Balbay’ı milletvekili adayı göstermesi tartışılıyor.
Hukuki engel yok.
Seçilirse serbest kalması ve TBMM’ye gitmesi, daha önce de örnekleri yaşanmış bir süreç.
Yolu kapatmak “ileri demokrasi” iddialarıyla çatışır.
Hukuk sorunu yok ama siyasi tercih olarak duyarlı bir kavşak bu.
CHP’ye karşı “Ergenekon bağlantısı” olarak kullanılma riski konuşulmakta.
Son gelişmelerle “adaylığın Balbay ile sınırlı kalmaması ve Nedim Şener’i, Ahmet Işık’ı diğer bazı tutuklu gazetecileri de kapsaması” sesli düşünülmekte.
CHP için olduğu kadar, tutuklu gazeteciler için de önemli bir karar olacak bu.
Elbette...
CHP aleyhine “işte Ergenekon” sesleri, satırları kurgulanacaktır.
Ama...
Azınlıkta kalır, tutmaz.
Tam tersine “demokrasi için CHP’nin kişilikli tavır aldığı” görüşleri, kendi tabanı için çok daha geçerlidir.
Tabii hiç sanmasak ve ummasak da suları bulandırabilecek “kanıt” soru işaretleri devreye sokulabilir ancak daha adayların belirlenmesi için de soru işaretleri için cevapların verilmesi için de “zaman” var.
Ergenekon ve Balyoz davalarında “ikisinin de içleri boş” söylemlerine katılmıyorum.
Ürperti veren hatta sığlığı sebebiyle “bu ne kafa” diye düşündürten doğruluğuna karine oluşturan bulguların üzerine gidilmesi ve süratle sonuçlandırılması gereğine inanıyorum.
Fakat...
Hukuk devleti çıtasının çağdaş değerler düzeyinde tutulması ve üzerine “siyaset” gölgesi düşmemesi de önemlidir.
“Yıllara yayılan tutukluluğun, cezaya dönüşmemesi” bunlardan en kaygı verici olanı.
Böyle durumlarda tutuklu gazetecileri ana muhalefet partisinin aday göstermesi insan haklarına ve demokrasiye katkı vermektir.
“Ergenekon bağlantısı” yakıştırma ihtimali nedeniyle bunu “fobi” haline getirmek yanlıştır.
Oysa CHP farkında veya değil, bir farklı kimlik kartı oluşuyor.
Aşağıda buna değiniyorum.

Haberin Devamı

MAĞDURUN YENİ ADRESİ
2002’den bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi siyaset sahnesinin rol dağılımında “mağduru” oynayarak oy topluyor.
2011 Türkiye’sinde hâlâ aynı oyun aynı mağdur rolü gerçekçi mi?
Türkiye’nin kurumsal en büyük ve tek gücü Ak Parti değil mi?
Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK, YÖK, medya, üniversiteler, işadamları...
Hepsine saygı duyduğum bu kurumları alt alta yazın her birinin karşısına kendi vicdanınıza göre Türkiye’de özgürlükler skalasından notları siz sıralayın.
Gönlüm hepsinin en yüksek notları almasından yana.
Bütün kurumları ve kurallarıyla işleyen küresel değerlere sahip demokrasilerde zaten doğal olanı da budur.
Sonuç...
Ak Parti hâlâ sistemin mağduru mudur yoksa mağruru mudur?
Ya CHP?
Asıl kendisinin ve temsil ettiklerinin “mağdur” konumunda olduklarını görebiliyor mu?
“Ne söylediğin değil, nasıl anlaşıldığın” siyasetin temel kuralıdır.
CHP hâlâ sistemin “mağruru” gibi algılanıyorsa, “kopma noktası” işte budur.
CHP seçim kampanyası nasıl bilemiyorum.
Bildiğim şey daha ilk hareketle birlikte artık makas değiştirmesi kendine ait olduğu halde sahip çıkmadığı “mağdur” raylarında yerini alması gerektiğidir.

Haberin Devamı

ASLAN BAKICISI OLMAK

CHP’ye gazeteci adaylar


Galatasaray lig tarihinin en kötü yılında. Futbolda performans yerlerde sürünüyor.
İki kamp var.
Aslanı daha da kahredenler.
Aslanı yeniden sağlığına kavuşturmak için gönüllü bakıcılar.
Biz ikincilerin arasındayız.
İnan Kıraç, yeni başkan adayını açıkladı; Ünal Aysal...
Kıraç camiaya önemli katkıları olan bir Galatasaray büyüğüdür.
Saygındır.
Etkindir.
Ünal Aysal da başkanlıkta kişisel yarara ihtiyacı olmayan alacak değil verecek başkan adayı.
Bunu açıkladı da...
Ancak GS’nin problemi “para” değil “yönetim.”
Yönetime kim talipse Aslantepe Stadyumu’ndan tutunuz da Riva’ya ve mali yeniden yapılanmaya kadar kalıcı ve köklü projelerin kendini vitrine koymayan müellifi ve uygulayıcısı Işın Çelebi’yle uzun uzun konuşmalı.
GS artık çağdaş futbol kulübü kurumlaşmasının altyapısını oluşturdu, kaynaklarını üretti.
Şimdi yönetim zihniyetinde köklü değişim zamanıdır.