Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       SEÇİM hadisesinin arkasındaki görüntüleri CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile konuşuyoruz:
       O'na "Yılmaz'ın erken seçimi nasıl ve neden kabul ettiğinin anlaşılır gibi olmadığını" söylüyorum.
       Dün, bu sütunda belirttiğim "erken seçimin 3 kuralını" tekrarlıyorum:
       "1 - Erken seçim, iktidar partisi için en uygun zamanda yapılır.
       Kış aylarının olumsuz psikolojik koşulları henüz sürerken, Nisan'da seçim, bir iktidar partisi için en kötü aydır.
       Üstelik...
       Memurun, işçinin Ocak ayında aldığı zam, enflasyonla erimiştir.
       Temmuz ayında yeni zamma henüz 3 ay vardır.
       Kırsalda, tarım kesiminin elinde para bitmiştir.
       Kısacası...
       İktidar partisi için ilkbaharda seçimin mantığı yoktur.
       RP'nin Yerel Seçimleri alışının başlıca nedeni, 1994 baharında sandığa gidilmiş olması değil midir?
       2 - Erken seçim, iktidar partisi tarafından ansızın, yani baskın şeklinde yapılır.
       Muhalefet gafil avlanır.
       Muhalefetin isteği ile 9 ay önceden davul zurnayla ilan ederek erken seçim yapılmaz.
       3 - Erken seçim, Türkiye gibi demokrasi özürlü toplumlarda bir tür sigortadır.
       Düdüklü tencerenin buhar boşaltma noktasıdır.
       Demokrasiye karşı müdahale hazırlıklarını askıya alır."


       Nisan 1999'da seçim için bu kuralların hiçbiri geçerli değerli değil.
       Baykal, sonra kısa bir cevap verdi:
       "Kurallar muktedir (güce sahip olan) hükümetler için geçerlidir.
       İktidarsız hükümetler için değil.
       Bu hükümet bir azınlık hükümetidir.
       Muktedir değildir.
       Meclis'de sayısal gücü yok ki... Kendisi için en uygun tarihte seçim yapma kararını alsın.
       Yeterli çoğunluğa sahip değil ki... Ansızın seçim kararı alabilsin.
       Onlar bizim ağzımıza bakıyorlar."


       Buraya kadar

       Baykal anlatmayı sürdürüyor:
       "Yılmaz'la konuştum.
       - Bu hükümeti uzun süre taşıyamayacağımızı - söyledim.
       Zaten böyle bir zorunluğumuz da yok.
       Seçimler yaklaşıyor.
       Grubumu artık tutamayabilirim.
       Gensorularla bakanlarınızın bazıları düşecek.
       En iyisi seçim tarihini belirleyelim.
       1999 başından itibaren hükümetin değişeceğini ortaya koyalım. Demokrasinin takvimi belirlensin.
       Biz de, sizi, bilmediğimiz bir tarihe kadar
- sırf siyasi bunalım - olmasın diye sırtımızda taşımaktan kurtulalım."


       Son günlerin bir telefon konuşmasında Yılmaz, "Nisan 1999'da seçim için, Meclis kararının Ekim'e bırakılmasını isteyebileceğini" söylüyor.
       Baykal'ın zaten bu konuda bir istihbaratı var.
       "Seçim kararıyla birlikte, hükümet ortağı DTP'nin dağılması olasılığı kulağına gelmiş."
      
Nezaket gösteriyor. Bu nedeni dile getirmeksizin Yılmaz'ı rahatlatmak istiyor.
       "Peki" cevabını veriyor.
       Ama...
       Gene de, Meclis tatile girmeden "Nisan 1999'da seçim kararını veriyor."
       Aslında...
       Herşey öylesine aceleye getirilmiş ki...
       Daha önceki karar, 25 Nisan 1999 Pazar.
       Oysa...
       23 Nisan 1999 Cuma tatil.
       Perşembe'den itibaren herkes tatile çıkacak.
       Seçimlere katılım son derece düşük olacak.
       Bu durum FP'ye yarayacak.
       Başkent'in bürokrasi duayeni Kemal Baytaş, bu demokrasi handikapını görüyor.
       Yazıyor.
       Rahmi Turan'a telefonda anlatıyor.
       Olası demokrasi yanlışlığı, GÖZCÜ'de manşet oluyor.
       Siyasi partilerden telefonlar...
       Ve seçim tarihi yeniden 18 Nisan 1999'a çekiliyor.
       Bu olayı yazının başındaki kuralların ne kadar dışında, ne denli özensiz ve hazırlıksız bir seçim kararı alındığının ölçütü olarak yansıttım.

       Baykal, "artık demokrasiyi yaşatmanın dayanılmaz zorunluğu olan destek döneminin bittiğini" vurguluyor.
       "Muhalefet FP'ye ve Tansu Hanım'a bırakılmayacak. Araştırmalara göre belki puanlar tırmanıyor...
       Böyle olmasa bile düşmedikleri belli.
       Kaldı ki, Türkiye'nin ihtiyacı olan muhalefeti onlara bırakamayız.
       O nedenle, artık, muhalefet başlatıyoruz ve giderek daha fazla gaza basacağız."
       Seçimlere 1 - 2 ay kala artık Türkiye'yi yerinden sıçratacak yolsuzluk suçlamalarını ve iddialarını büyük medya da kamuoyu gündemine getirebilir
       Medya da bu zamanlamayı benimsemekte.
       İktidarı zor günler bekliyor.

       Şimdiden aday isimleri ortalarda dolaşmaya başladı.
       Siyasete girmesi için Roma Büyükelçisi İnal Batu'ya yoğun istek var.
       Bir yandan parlak diplomatik kariyeri öte yandan Fenerbahçe Yönetim Kurulu nedeniyle göz dikilen pırıltılı bir isim.
       Murat Karayalçın'ın, İstanbul Belediye Başkan adaylığı söz konusu.
       Cem Boyner'de, üzerinde durulan isimlerden bir diğeri.
       Adnan Polat, Anavatan'ın içindeki taassup çevrelerine karşın, aydınların ve Aleviler'in de üzerinde birleşebilecekleri bir isim.
       Bütün iddia, İstanbul'a kilitlenmekte.
       Çünkü...
       İstanbul seçimlerin lokomotifi olacak.
       Artık yasalar, yasaklar, siyasetle adaletin bulamaç yapıldığı yanlış ve olumsuza dayalı hesaplar bir yana...
       Olumlu etkenler ve isimler araştırılıyor.




Yazara E-Posta: G.Civaoglu@milliyet.com.tr