12 Haziran kadar, 12 Haziran sonrası da önemli.
Bu eşitler arasında birincilik 12 Haziran sonrasındadır.
Seçimde şu ya da bu oy oranıyla Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidara geleceği şimdiden belli.
O nedenle 12 Haziran sonrasına ötelenmiş “netameli” sürecin daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Sorun “çift hörgüçlü...”
Birincisi “çarşının fena halde karışması ihtimalidir.”
Yani...
BDP’li Aysel Tuğluk’un “Araf’tayız, ya birlikte cenneti yaşayacağız ya cehennemde birlikte yanacağız” sıcak söyleminin dumanları hâlâ tütmekte.
“Başta Diyarbakır olmak üzere her yeri Mısır’ın Tahrir Meydanı’na çevirmek” tehdidi de ateşi yükseltti.
İmralı’dan 15 Haziran’a kadar mühlet verilmesini ve PKK’nın tek taraflı ateşkes ilanında son tarihin de 15 Haziran olması risk katsayısını artırıyor.
Gerçi “bütün bunların seçim kampanyaları gereği olduğu, iktidar partisinin ve BDP’li bağımsız adayların bu sertlik söylemleriyle oy derlemeyi hedefledikleri” söylenebilir ama kırmızı çizgiler aşıldı. Filmi geriye sarmanın artık mümkün olmadığı bir zemberek boşalması yaşanıyor.
Örneğin...
BDP’nin kendini bağlayan şu söylemi:
“Demokratik özerk yönetimimizi kendimiz de kurarız bunun için yeterli örgütlenmemiz var.”
Bu yüksekliğe konan çıtanın altında kalacak her demokrasi zenginliği “tatmin” sağlamakta yetersiz olabilir.
“Tahrir Meydanı’nı” model alanlar, seçim sonuçlarının yaratacağı hayal kırıklığı psikolojisinde çömlek patlatmak, çarşıyı karıştırmak için işaret fişeklerini yakmazlar mı?
SİNİR UÇLARI AÇIK
Hiç temenni etmem ama Tahrir Meydanı “simülasyon” görüntüleri yayılırsa hadisenin sosyal, siyasal, güvenlik boyutları ötesinde bir başka vahim patlamayı tetiklemesi mümkün.
Türkiye’den daha şimdiden yüklü döviz çıkışları olduğu rakamlarla ortada.
12 Haziran sonrasında “Tahrir simülasyonları” bu çıkışı hızlandırır ve yeni döviz girişlerini, dış sermaye yatırımlarını, hatta turizm gelirlerini frenler.
İşte burada Türkiye’nin sinir uçlarına dokunulmuş olur.
Geride kalan ay cari açık 9,7 milyar dolar oldu. İlk 3 ayda toplam açık 22 milyar dolar...
Bunlar “rekor...”
Bıçak sırtındaki cari açık bir de “döviz girişlerinde fren, çıkışlarda gazlama” sarmalında tırmanırsa Türkiye’yi sarsacak depremin hasar sonuçlarını düşünmek bile istemem.
Kemal Derviş’in imza attığı 2000’li yıllardaki kriz çıkışı “yükselen grafik” 11 yıl sürdü. Bu bir “altın grafikti.”
Önemli mesafeler alındı.
Ama...
Yukarıda yansıtmaya çalıştığım “post 12 Haziran süreci” iyi yönetilemezse ileride çok pişmanlık duyacağımız kötü şeyler olabilir.
Bugünün kamplaşmalarının, ötekileşmelerinin pencerelerinden dar açılı, kısa menzilli bakışları 12 Haziran sonrasına erişemiyor.
Oysa...
Daha şimdiden akil adamlar, kanaat önderleri düşünmeli, toplum psikolojisini hazırlayacak çözümler üretmelidir.
Durum tek başına 12 Haziran sonrası iktidara bırakılmaması gerekecek kadar ciddidir.
GS İÇİN TARİHİ BULUŞMA
Hafta sonu Galatasaray Kongresi yeni başkanı ve yöneticileri seçecek.
Bu kongre Galatasaray’ın kimliğini yeniden kazanacağı bir tarihi buluşmadır.
Bu büyük camianın ihtiyacı yeni yönetime büyük çoğunlukla görev vermektir.
Yeni başkan ve yönetim kurulu arkasında camianın tam desteğini hissetmelidir.
Bu tsunaminin sırtında yükselerek engeller aşılır.
O halde bu desteğin ilk göstergesi olabildiğince çok sayıda Galatasaray üyesinin katılımı önemlidir.
Hepimiz orada olmalıyız.
Elbette her Galatasaraylı kendi iradesiyle oyunu kullanacaktır.
Ancak...
Hangi başkan adayı, hangi liste kazanırsa kazansın camiamız bütünüyle o yönetimin yanında yer almalıdır.
Büyük randevuya ne kadar çok sayıda katılım olursa yeni yönetimin yelkenlerini dolduracak rüzgâr o kadar güçlü olur.