Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sarah Brightman, kristal gibi akan sesiyle dinleyenleri büyülerken, çıplak, ince, uzun ayaklarıyla çeyrek daireler çiziyordu.Tütün lezzetinde sesini içimize çektiğimiz ve baş dönmeleri yaşadığımız Portekiz'in fadolarını andıran Cape Verde'li "morna" sanatçısı Cesaria Evora'nın ayakları, Brightman'ınki gibi balmumundan dökme görünümünde değildi. Hatta eni neredeyse boyuyla aynı ve kalın deriliydi, bakımsızdı. Salondakilere "ben böyleyim işte" dercesine gülümseyerek bakıyordu. Belki de o nedenle ona yakışıyordu.Zaman zaman sigarasından derin bir nefes alıp mikrofona dumanı, meyhane buğusu gibi iade edişi, harika bir görüntü ve ses ziyafetiydi.İzlediğim son çıplak ayaklı sanatçı, Patricia Barber'dı. Aya İrini'de piyano pedallarına çıplak ayaklarıyla hareket verirken, sanki dans ediyordu...................Erkeklerin çoğunun "ayak fetişisti" oldukları bir gerçektir.Bilinçaltıyla ya da bilinçli olarak kadında güzel ayak aranır.Öyle değilse bile, kalp gözlerimizle güzelmiş gibi hissederiz.Ya ruhun çıplaklığı?..Resim, heykel, fotoğraflarda, hatta müzikte "içsel çıplaklık" algılanır......................İstanbul Modern'de "çekim merkezi" böyle örnekleri yansıtıyor."Yapay Tavan" adlı yapıt, verdiği mesaj gibi, geleneksel istikrarın altını boşaltıyor.Kırık burnu şişe üzerinde ayaklarından asılmış gibi duran tersine heykel ise, yerleşmiş değerlerin altını üstüne getiren bir içsel çığlık......................Darphane-i Amiriye'de Cem Boyner'in sergisinden fotoğrafların bendeki izlenimleri, "renkli, çarpıcı, şaşırtıcı, meydan okuyucu... Ve Tanrı'nın yarattığı her şeye dost" oldu.Sanki, Cem mi?Avda "gez, göz, arpacığı" üst üste getirdiğinde tetiğe asıldığı gibi... Işığı, görüntüyü, derinliği, farklılığı bir arada bulduğunda basmış deklanşöre...Klasik resim için "çok fazla fotoğraf" gibi "eleştiriler" giderek algılama eksenli akımları oluşturdu.Fotoğraf da aynı yolculuğu yapıyor.Çok fazla "fotoğraf gibi fotoğraf"tan empresyonist resim izlenimi veren fotoğraf sanatına doğru objektifler kayıyor. Kişinin gözü ve kalbi, kareye yansıyor.Bugüne kadar hiç dinlemediğim bir Afrika diliyle "Summer Time" eşliğinde sergiyi gezerken işte düşündüklerimden birkaç satır........................Eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bir fotoğraf ustasıdır.Evimin bir duvarında onun imzasını taşıyan ve Boğaz'ı rakı kadehi ardından bakıyormuşçasına gösteren bir fotoğrafı asılıdır.Birkaç kez fotoğraflarını sergiledi.Büyükelçi Volkan Vural BM'de Türkiye temsilcisi iken, ziyaret etmiştim.İsmail Cem'in fotoğraf sergilerinden seçmelerin oluşturduğu bir albüm/kitap görmüştüm masasında...Vural, "Sayın Bakan, resmi bir ziyaret yapmadan önce, bu albüm/kitabı gönderiyoruz. Birkaç yazılı eseri ve böyle fotoğraf sanatçılığı olan, yabancı dilleri iyi konuşan Cem, çok farklı algılanıyor. Kültür boyutu önemli" demişti.Türkiye'nin özellikle şu AB sürecinde böyle insanlarımıza ihtiyacı daha fazla var.Sadece dışişleri bakanları değil, diğer bakanlar, milletvekilleri ve özellikle işadamları...Pek bilinmiyor ama gerçek şu ki... AB'den tarih alınma ve müzakerelerin başlaması süreci öncesinde TÜSİAD'ın Avrupalı önde gelen işadamları aracılığıyla lobi faaliyetleri çok etkili oldu.Avrupa'daki işadamlarının sadece "para" konuşmadıkları, "yaşam sanatının" çeşitli boyutlarına ve inceliklerine önem verdikleri, dostluklarını bu frekansta kurdukları iyi bilinmeli.Bülent Eczacıbaşı'nın -Oya Eczacıbaşı'nın hakkını teslim ederek- İstanbul Modern Müzesi gibi, Cem Boyner'in sergileri de, Türkiye'nin lobisi için gerekli örneklerden biridir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Sahnede uzun tuvaleti içinde çıplak ayaklı kadın bir farklı güzellik...