Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Amerika’ya ilk gidenler Müslümanlardır. Hatta Küba’da bir dağda cami bile yapmışlardı” mealindeki sözleri tartışılıyor.
İçeride olduğu kadar, dış medyada da bu söylem gündemde.
Bilimsel olarak tam kanıtlanmamıştır ama Müslüman denizcilerin Amerika’ya ya da en azından yeni kıtaya yakın adalara ulaşmış olmaları mümkün.
O çağlarda ilim Müslüman coğrafyadaydı.
Matematik, astronomi, tıp, hatta felsefede Müslümanlar Hıristiyanlara göre daha ilerideydi.
Peki...
Nasıl oldu da İslam coğrafyası, Hıristiyan Batı karşısında yüzyıllarca geriye düştü?
Bunu araştırmak, “tarihi gerçekleri ortaya çıkarmanın” ötesinde aradaki uçurumu kapatmak için de önemlidir.
360 DERECELİK YOLCULUK
Teorilerden biri şudur:
.....................
Kadim Yunan çökerken, bıraktığı “ilim mirası” Müslüman coğrafya tarafından sahiplenilmişti.
Çünkü...
Müslüman âlimler o mirası değerlendirebilecek entelektüel düzeydeydi.
Özellikle İskenderiye mirasın işlendiği, geliştirildiği okul oldu.
Oradan Kuzey Afrika kuşağında ilerleyerek Avrupa’ya/İspanya’ya vardı.
İspanya’daki Müslüman Emeviler bilimsel gelişmenin bereketli ortamıydı.
Bunlardan özellikle İbn-i Rüşd felsefeci, hekim, matematikçi ve tıpçıydı.
Cordoba’da doğdu.
150’nin üzerinde eser verdi.
Latince, Arapça, İbranice...
İspanyollar onu “Averroes” diye anarlardı. (Latince)
Cordoba’da onun heykeli hâlâ ziyaret edilmektedir.
“İbn-i Rüşd’ün eserleriyle 360 derecelik turu tamamladığı ve İtalya’ya ulaşarak Rönesans aydınlanmasının ilk ışıklarını tuttuğu” söylenebilir.
Rönesans’la birlikte Hıristiyan Avrupa’da bilim ve teknoloji yükselişe geçmiş dünyaya egemen olmuştur.
...............
Peki...
Ortadoğu’daki İslam coğrafyası neden Avrupa’daki bu yükselişe eşlik edemedi?
Neden geri kaldı?
Aynı teoriye göre durum şöyle:
İlk neden Haçlı Seferleri Müslümanları bereketli topraklardan sürdü.
Müslümanlar -genellikle- çöllerde ya da tarıma elverişli olmayan dağlık bölgelere çekilerek yaşam sürdürmeye çalıştı.
Yoksulluk, önceliği bilimden “hayatta kalmak” kaygısına ve “savaşa” kaydırdı.
Çöl ve dağ ortamında liderler daha fazla güç kazandılar.
Daha otoriter yönetimlere yöneldiler.
Otoritelerini artırmak için din adamlarının fetvalarını kullandılar.
Taassuba dayandılar.
Daha fazla taassup, daha az aydınlık, daha az bilim demekti.
Batı ileriye koşarken, İslam dünyası geriye yürüyüşteydi.
Bu süreç yüzyıllar boyunca yaşandı.
O arada İslam din adamları da genellikle -ne yazık ki- bu karartmadan yana tavır koyuyordu.
Ve...
İşte bugünlere gelindi.
.....................
İki görüşe birer cümleyle yer vermek isterim.
1- “İbn-i Rüşd, İspanya/Cordoba’da değil Ortadoğu’da yaşasaydı belki İslam coğrafyası Avrupa’nın ilerisinde olurdu.”
2- Atatürk’ün de “çöl iklimi / insan karakteri / taassup” üzerine bu durumu izah eden açıklamaları vardır. Hatta “laik devlet” ilkesinin gerekçelerinden biri izlenimini de verir.
....................
“Amerika’ya Colomb’dan önce Müslümanlar gitti mi gitmedi mi” tartışmasından daha önemlidir sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan “ilim uçurumu.”