AKP iktidarının kamuoyu yönlendirme metotları var.
Bir konuyu, içine bir sürü başka unsur katarak karıştırmak, çorbaya çevirmek bunlardan biri.
“Deniz Feneri” skandalı da çorba oldu.
Önce bir başka “tipik” örnek vereyim.
Örneğin...
Seçilmişlerin dokunulmazlığı sorununu hatırlayın.
2002’den bu yana “dokunulmazlık” ne zaman gündeme gelse, AKP yönetimi, “Sadece seçilmişlerin değil, atanmışların da dokunulmazlığı kaldırılmalı” diyor.
Yani... Yüksek memurları, TSK mensuplarını, yüksek yargıçları ve savcıları da katarak bir bulamaç yapıyordu.
Yargının bağımsızlığından, idarenin kilitlenebileceğine, TSK gibi duyarlı bir kurumda hizmetin zorlaşacağına, ulusal güvenlik servisi görevlerinin aksayacağına kadar bir sürü tepkiyi çeken ve çok sayıda kanunu gerektiren içinden çıkılmaz bir yumak...
Oysa sorun basit.
Seçilmişlerin siyaset odaklı söylemleri nedeniyle dokunulmazlığı sürer.
Buna karşılık... Başta akçalı suçlar olmak üzere adi suçlarda yargının önü kesilmez.
Ama bu yapılmıyor. Sorun yayılarak, genişletilerek, çorbaya çevrilerek çözümsüz hale getiriliyor.
Almanya’daki mahkemede Deniz Feneri’nin gölgesi Türkiye’ye düşünce, gene aynı yöntem devreye girdi.
Olay, kamuoyuna hiç ilgisi olmayan bir “AKP iktidarı-Aydın Doğan çatışması” haline getirilerek yansıtıldı.
Almanya’daki Deniz Feneri suçlamasındaki “din kardeşliği” için toplanan milyonlarca euro yardımın iç edilmesi davası ile Hilton’da imar ve CNN Türk’e karasal yayın frekansının ne alakası var?
Almanya’da yargı, “Doğan Grubu’na, Hilton’da imar ve CNN Türk’e karasal yayın frekansı verilmediği için mi Deniz Feneri yağmasını ortaya çıkardı ve sorumluları tutukladı, mahkemeyi başlattı?”
Bu tezgâhlar kurulup şakır şakır işlerken, din kardeşliği adına yurttaşların paraları hortumlanırken ortada ne Hilton’a imar izni ne de CNN Türk’e karasal frekans diye bir konu vardı.
Asıl soru şudur:
“Almanya’daki Deniz Feneri’nin Türkiye bağlantıları için AKP iktidarı ne yapıyor, neden parmağını bile hâlâ oynatmadı?”
Hukuk devletinde sulandırmadan, yaymadan, çorbaya çevirmeden bunun cevabı alınmalıdır.
Öte yandan... Doğan Grubu şirketleri için yasal olmayan dosyalar varsa, bunların açılması da gene hukuk devletinin gereğidir.
Nitekim... Aydın Doğan da TV’de “Ne biliyorsanız, hiç beklemeden söyleyin, dosyaları açıklayın” diye çağrıda bulundu.
Sonuç... Birinin diğeriyle ilgisi yoktur.
Gerisi kafaları karıştırmak, bulandırmaktır.
Bazı kalemler de, “Deniz Feneri yağmasının Doğan Grubu gazete ve TV’lerinde yayımlanmasını” AKP yönteminden ilham alarak aynı “alakasız” gerekçeye bağlıyorlar.
Tezgâh ortada ama gene de sormakta fayda var.
Peki dünyanın her medya kuruluşunda “haberin daniskası” olan “Deniz Feneri” olayını günlerce görmezden gelmek ve sadece konu hakkında Başbakan Erdoğan’ın sözlerini yayımlamakla yetinmek hangi ilişkinin gereğidir?
BELİMDEKİ EL