Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı'nın raporuna göre, silahlı şiddet örgütlerinde yer alan gençlerin şu ortak özellikleri var...
1- Sanıldığının tersine, eğitim düzeyleri düşük.
Özellikle PKK'da ilkokul eğitim düzeyinde olanların oranı yüzde 48.
Okuma yazma bilmeyenler ise yüzde 20.
2- Gene sanılanın tersine, teröristler arasında öğrenci oranı da çok düşük.
Sadece yüzde 10'larda.
Kısacası işsiz, umutsuz ve kültür düzeyi düşük.
Kırsaldan kopup kente geldiklerinde, yalnız kalmışlar.
Terör örgütlerinde hem maddi olanak bulmuşlar hem de yalnızlık ve dışlanmışlık duygularını karşılayan manevi aidiyet yaşamışlar.
O halde...
Siyasal şiddetin ortamı, böyle bir demografik yapı.
Onları kanlı birer maşa haline getiren karanlık tezgahlar, nereye yöneleceklerini biliyorlar.
Ekonomide az gelişmişlik ile bir ülkede şiddetin tırmanışı doğru orantılı.
Bataklığı kurutmadıkça, sinekleri avlamak sonuç vermiyor.
Sonuç...
Sadece maşaları tutuklamakla, polisiye önlemlerle önleyemeyiz.

Yönetim zaafı

ABD'li Siyasal Bilimci Walter W. Laqueur'a göre "Türkiye'de şiddet hareketlerinin yaygınlık kazanması 2 nedene dayanmakta:
"1- Teröristlerin dışarıdan büyük destek görmeleri.
2- Teröristlerin çok güçlü olmalarından çok, yönetimlerin zayıflığı."
Türkiye'
deki terörün, komşularımızdan hatta Avrupa'daki dostlarımızdan (!) beslendiği sır değil.
İkinci saptamaya gelince...
Yani...
"Teröristlerin gücünden çok, yönetimlerin zayıflığı."


Sendrom

Roger Muchuelli'ye göre (La Subversion, Paris, 1976, S. 69 - 70) şiddetin amaçları şöyledir:
"- Ulusun moral gücünü yıkmak.
- Merkezi otoriteyi ve önemli kişilerini, kamuoyunda aciz göstererek küçültmek.
- Halkı düzenden soğutmak ve koparmak."
Kısacası...
Demokrasiyi, seçimle gelen yönetimleri, devletin kurumlarını itibarsız hale getirmek.
Halkı başka seçeneklere yöneltmek.
Bu seçenek bir din devleti... Otoriter bir rejim... Merkezi otoriteden koparak bölünmek arayışlarına yöneliş olabilir... Başka devletlerin egemenliği için çekim alanı olabilir.
Hesaplar çok yönlü.
Bunları aşacak en etkin formül, güvenlik önlemlerinin yanı sıra Türkiye'yi ekonomik ve kültürel boyutlarda çağdaş düzeye taşımaktır.

Cezayir örneği

Meslektaşımız Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi bağlamında, ihbarların sözde bir İslami şiddet örgütü üzerine yoğunlaşması nedeniyle birkaç satır...
Bu yolu tutanların hiçbiri sonuç alamamıştır.
Terör, kanlı bir çıkmaz sokaktır.
Bu kanlı çıkmaz sokağa giren ve orada eriyen son örgüt Cezayir'deki GIA adlı gruptur.
1992'den başlayarak, Cezayir'deki aydınları, yazarları, politikacıları hatta yabancıları öldürdüler.
100 bin cana kıydılar.
Cezayir, korku ürpertileri ülkesi oldu.
Ama sonunda GIA bir sonuç alamayacağı gerçeğiyle yüz yüze geldi.
Silahları bırakacağını açıkladı.
Şimdi ülke 7 yıllık yaraları sarmaya çalışıyor.
Ulusal Güvenlik ve İstikrar Yasası adlı bir tür af ve pişmanlık uygulaması gündemde.
Teröristleri topluma yeniden kazandırma çabaları gösteriyorlar.
Yasa 3 aşamalı.
1- Teröristlere sadece yataklık edenler, kesinlikle affediliyor.
2- Dağdaki silahlı gruplar, iğfal ve öldürme gibi suçlara bulaşmışlarsa ve kendiliklerinden teslim olurlarsa, 6 ay gözlemde tutulacaklar ve serbest kalacaklar.
3- Kan dökmüş ve doğrudan teslim olanlar ise yargılanacak ve 20 yıldan fazla olmamak üzere hapsedilecekler.
Şu ana kadar dağdan 5167 kişi inerek teslim oldu.
Cezayir yeniden yaşanabilir bir ülke olma yolunda.
İslam, laisizm ve demokrasi girişimi, yeniden kucaklaşma sürecinde.
Silahlar, işkenceler, ölümler geride bırakılmak isteniyor.
Bütün bunları anlatışımın sebebi, eğer Ahmet Taner Kışlalı'yı öldürenlerin arkasında da Cezayir özentileri varsa, onlara kanlı çıkmaz sokağın sonunu gösterebilmektir.
Laik Türkiye'de hepimiz bir arada, huzur içinde yaşayabiliriz.



Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr