Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Fransa Cumhurbaşkanlığı için Macron ve ikinci turda yarışacağı -aşırı sağ aday- Marine Le Pen TV’de karşı karşıya geldiler.

“Darısı başımıza” demeden önce bu “teke tek programın hazırlığını” anlatayım.

Bizde böyle bir ön hazırlık olabilir mi?

18 Nisan Pazartesi günü iki başkan adayının temsilcileriyle tartışma programını yayınlayacak olan TF1 ve France2 yetkilileri bir süredir devam eden görüşmelerin son ayrıntıları için saatler boyu çalıştılar.

Çukur mu, uçurum mu

………………..

2017 seçiminde Macron ve

Le Pen aynı masada oturmuşlardı.

Haberin Devamı

Bu kez aralarında iki buçuk metre mesafeyle iki ayrı masada olacaklardı.

Salona seyirci alınacak mıydı, alınmayacak mıydı?

Karar:

“Seyircisiz…”

Ya stüdyo sıcaklığı?

“19 derecede” anlaşıldı.

Gecenin moderatörleri Gilles Bouleau ve Lea Salame adaylardan dört metre uzakta oturmalıydılar.

Tartışılan konuların sırası için adayların temsilcileri anlaşmakta epey zorlandılar.

Le Pen “göç temasının” en üst sıralarda olmasında ısrarlıydı.

Macron ise o görüşte değildi.

Neyse ki bir sıralama üzerinde uzlaştılar.

Adaylardan biri konuşurken diğerinin “dinleme” görüntüleri de tartışıldı.

2017’deki karşılaşmada bu konu sonradan sorun olmuştu.

Bu nedenle eski yönetmen yerine tarafların onayıyla Didier Froehly getirildi.

Le Pen “su içerken veya dosyalarına bakarken” görüntülenmek istemiyordu.

Çünkü…

2017’de “dosyaların arasında kaybolmuş” gibiydi.

Yeni yönetmen “anlamı olan görüntüleri vermek” görüşündeydi.

Örneğin…

“Küçük bir gülümseme” veya “bir rahatsızlık ifadesi mimik…”

Ama…

Adayların birinin ya da diğerinin “önündeki kartlara, notlara baktığını göstermenin işlevsel olmadığını” söyledi.

…………………

Daha bunlar gibi birçok ayrıntı…

İki tarafın temsilcileri bütün bunları kapsayan bir “yapım tüzüğü” yazdılar ve imzaladılar, yönetmene verdiler.

Amaç… “Mükemmel bir tarafsızlık ve adaylara eşit muamele sağlamak.”

Emanuel Macron’u temsil eden Jerome Revon ile Marine Le Pen’in iletişim direktörü Philippe Ballard reji odasında yer alacaklar.

Ve temsil ettikleri liderlerin “yapım tüzüğü” çerçevesinde çıkarlarını savunacaklardı.

Haberin Devamı

Yayını yapacak iki kanal sorun yaşamamak için teknik donanımlarını -yedekleyerek- ikiye katladılar.

Programın gidişatını belirleyen “yayın tüzüğü” Arjom’a

(görsel-işitsel ve dijital iletişim düzenleyicisi kurum) teslim edilecekti.

TANIK OLMADIM

Sağlıklı işleyen bir demokraside başkan adaylarının televizyonda karşı karşıya gelmeleri, tartışmaları güzel bir gelenek. Ama görüldüğü gibi tam bir eşitlik ve tarafsızlıkla program düzenlemek hiç de kolay değil.

Türkiye’de sadece TRT’nin TV yayını yaptığı yıllarda bir seçim programını yönetmiştim.

Liderlerle konuşmuştum.

Liderlerin katıldığı seçim öncesi programlarda soruları soracak az sayıda gazeteci arasında da yer almıştım.

Ama…

Hiç böyle bir “yayın tüzüğü” hassasiyetine tanık olmadım.

Çukur mu, uçurum mu

İKİ EKSİNİN YARIŞI

Geceden izlenimlere gelince…

Dünkü New York Times “seçmenin veba ile kolera arasında bir tercihle karşı karşıya olduğunu” yazdı.

Fransa ve dünya medyasına göre, seçmen ne Macron’u tam benimsiyor ne de Marine Le Pen’i içine sindirebiliyor.

Seçmen “sıradan insanları hor gördüğü algısı veren bir Başkan” ile “çoğunluğun nefret ettiği aşırı sağcı bir aday” arasında kalmış durumda.

Haberin Devamı

Birçok Fransız seçmen bu nedenle sandığa gitmeyebilir.

Macron “sermayenin adamı ve kibirli” imajını çiziyor.

Ama…

“Aşırı sağcı, Fransa’yı AB’den çıkarabilecek bir ırkçı olarak tanınan” Le Pen’e tepki nedeniyle “ehven-i şer…”

“Uçuruma” düşmemek için “çukur” tercihi gibi benzetmeler yapılıyor.

Fransa tarihinin en genç Cumhurbaşkanı seçildiğinde Macron “taze bir yüzdü…”

Beş yıl sonra ise artık “yukarıdan bakan bir seçilmiş kral” olarak algılanıyor. Karşısında aşırı sağcı Le Pen olmasaydı, Macron’un sandıktan çıkma şansı yoktu.

New York Times “İkisi de sevilmiyor… Daha az sevilmeyen aday kazanacak” yorumunu yapıyor.

“Daha az sevilmeyen” elbette Macron.

Çukur mu, uçurum mu

PUTİN KATSAYISI

Gece tartışmayı sonuna kadar izledim.

Marine Le Pen 2017’ye göre ifadesini yumuşatmıştı, sesi daha sakindi. Gülümsüyordu.

Buna karşılık Macron ataktı.

Sık sık Le Pen’in sözünü keserek müdahale ediyordu.

Ama…

Doğrusu şu ki…

“Beş yıldır ülkeyi yönetiyor, konulara çok daha hâkim.”

Le Pen’e zaman zaman küçümseyen gülümseyişlerle bakışlar atıyordu.

Ve… Yanlışları sıralıyordu.

Fakat asıl müthiş yumruğuna da işaret edeyim. Le Pen “partisi için bir Rus bankasından kredi almış.”

2015’te alınan bu kredi hâlâ ödenmiş değil.

Macron “son yıllarda Le Pen’in beş kez Moskova’ya gittiğini, Putin tarafından da kabul edildiğini, Putin için övgülerini” hatırlattı. Üstüne üstlük bu Rus bankası kredisiyle de “Marine Le Pen’in Rusya konusunda bağımsız olamayacağını” söyledi.

Savurduğu bu yumrukla zaten seçimi almış görünüyordu.

Marine Le Pen’in kazanması tarihin sürprizi olur.

Ve benim değerlendirmem...

“Macron henüz bir yıllık siyasetçi olarak girdiği seçimde  Fransa Cumhurbaşkanı olmuştu. Ekonomide ve dış politikada başarılı bir grafik çizdi. Popülist ve mavi boncuk dağıtanlardan değil.”

“Seçkin” profili -yadırganıyor- ama devlet adamı kumaşından...