Ergenekon’un 10. dalgası ilginç bir zamanlamayla yükseldi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın oğlu ve ortağını Ankara Belediyesi’yle “ballı-kaymaklı” gayrimenkul becayişi iddiaları da manşetlere yükselmişti.
Ukrayna üzerinden gelen Rus doğalgazının kesilmesiyle birlikte “titreten kış mı” kuşkuları tırmanıştaydı.
İsrail-Filistin ateşkesi için Fransa Başkanı Sarkozy ve Mısır Devlet Başkanı Mübarek’in başrolü çalmalarıyla vitrin bozulmuştu.
Ergenekon’da 10. dalga yükselmeseydi bunlar konuşulacak, medyada tavan yapacaktı.
Olmaz deme, olmaz olmaz
Ergenekon’da 10. dalga bir tsunami... Tsunami, şiddetli bir deprem sonucu oluşur.
Evlerine arama ve baskın yapılan, sorgulamaya alınanların isimleri, sıfatları Türkiye’yi sarstı.
Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu gibi, açıkladığı anayasa ve yasa yorumlarıyla siyaset tarihini değiştiren bir hukuk gurusu, TSK’nın gayri resmi sözcüsü konumundaki emekli Orgeneral Kemal Yavuz, eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Org. Tuncer Kılınç, eski İstanbul Belediye Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi kurucusu Bedrettin Dalan, eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz... (Kanadoğlu’nun sadece evleri arandı. Gözaltına alınmadı.)
Onların dün sabah yaşadıklarını çok değil 1-2 yıl önce, kahve fincanına bakarak fal gibi söyleyenler olsaydı, sırtlarına deli gömleği geçirilir, akıl hastanesine atılırlardı.
Ama... 2000’li yıllar Türkiye’sinde “Olmaz deme, olmaz olmaz...”
Tsunaminin köpükleri daha nerelere kadar kabaracak?..
Bunu göremiyoruz.
500 MİLYARLIK SORU
Kimsenin, hiçbir kurumun dokunulmaz olamayacağı bir süreç bu.
Öyle bir yol açıldı ki, sadece girişi var, çıkışı yok.
Gün gelir öyle isimler de bir başka tsunaminin nedenini oluşturur ki, bugünden kahve falına bakarak bile söylense, adamın sırtına deli gömleği giydirirler.
Kimsenin dokunulmaz olamaması demokrasinin gereğidir elbette...
Ne var ki... Yasal olanın hukuki olması da önemlidir.
Gözaltına alınanların aylarca, hatta 2 yıla yaklaşan sürede neyle suçlandıklarını bilmeden, haklarında iddianame bile yazılmadan özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları, yasal olanla hukuki olanın örtüşüp örtüşmediğini tartışılır hale getiriyor.
İktidara kafa tutan herkesin üzerinden silindir geçirildiği ve geçirileceği yolunda kaygılar yoğunlaşıyor.
Hukukçu olarak konuya “esastan” giremiyorum.
İddianame olmayan, kanıtları bilinmeyen bir hukuk olayı, hukuk ölçütleriyle, hukuk yöntemleriyle irdelenemez.
Ancak... Siyasi boyutunun, “amaçlar, araçlar, oluşturulmak istenen psikolojik hedef, zamanlama” başlıklarıyla tartışmaya kapıları ardına kadar açtığını belirtmeliyim.
IŞIK SARHOŞLUĞU
Sıcak denizlerin mercan kayalıkları arasında binlerce rengârenk balığı deniz gözlüğüyle birkaç saat izleyin...
Yatakta gözlerinizi kapattığınız anda bu görüntüyü yaşarsınız.
Kuraldır... Hiç sekmez.
Çek Işık Tiyatrosu’ndan sonra bahse girerim gözlerinizi her kapatışınızda karanlığın yerini, sahnede izlediğiniz görüntüler alacaktır.
IMAGE BLACK LIGHT THEATRE - IŞIKLARIN DANSI harikulade bir gösteri.
Dünyanın her tarafında 6.000’i aşkın gece perde açmış.
Prag Kültür Merkezi’nde de 15 yıldır “KARA TİYATRO” olarak gösterimi sürüyor.
Belirgin özelliği, tamamen karartılmış bir sahne, “siyah perde” ve “siyah ışık (UV ışığı)” ortamında floresan kostümler giyen sanatçılar ve ultroviyole ışığa duyarlı renklerde objelerin müzik eşliğinde olağanüstü bir ritmle akmasıdır. (9, 10, 11 Ocak’ta TİM Show Center’da...)