"Anayasa değişikliği uzlaşma demeti"ne - dünkü ilk komisyon toplantısından sonra - çok fazla umutla bakamasak da bu girişimi olumlu buluyoruz.
Birkaç "duyarlı madde" için yaklaşımları yansıtalım...
Anayasa'nın mevcut düzenlemesiyle dokunulmazlık, neredeyse "delinmez zırh" gibidir.
Seçilmişlerin, hele iktidar çoğunluğuna dayanıyorlarsa, adi suçları nedeniyle yargı önüne çıkarılmaları, çok zordur.
Oysa... Amaç, adi ve yüz kızartıcı suçlara dahi dokunulmazlık korumasını sağlamak değildir ki...
Dokunulmazlık, seçilmişlerin sadece millet adına özgür söylemleri için kürsü güvencesi olmalıdır...
Meclis soruşturması da gene çoğunluk oylarına endekslenmiş olmamalıdır.
İşte Anayasa için öngörülen değişikliğe göre, "Anayasa Komisyonu'ndan hepsi hukukçu olan 3 ya da 5 üye, Yargıtay Ceza Daireleri'nden de 3 ya da 5 üye - kurayla - seçilerek bir inceleme komisyonu oluşturulacak.
Komisyon, yapacağı araştırmalardan sonra milletvekili, bakan ya da başbakan için suçlamaları ciddi bulursa, bu görüşünü Yargıtay Başsavcısı'na bildirecek. Yargıtay Başsavcısı da dava açıp açmamaya karar verecek.
Böylece seçilmişlerin yargılanmaları için Meclis Genel Kurulu'ndan ayrıca onay almak gerekmeyecek. Meclis soruşturması için de benzer güvenceler var."
Bu süreçten sonra artık kimse ne baskınları(!), ne de ziyaretleri(!) tartışır.
Anayasa'da bir diğer ilginç değişiklik önerisi de "egemenlik" ile ilgili.
"Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu" vurgulanmakta ama "uluslararası anlaşmalara ve taahhütlerin geçerliğine" de işaret edilmekte.
Böylece Türkiye'nin, AB tam üyeliği halinde bile "egemenlik haklarından vazgeçmeyecek şoven milliyetçi" imajı değişebilir.
Ama... Maddenin geçmesi zor...
Sanıyoruz... En fırtınalı konu, Anayasa'daki "Cumhuriyet'in dili Türkçe'dir" ifadesinin, "resmi dili Türkçe'dir" olarak değiştirilme önerisi...
Böylece "resmi dilin dışındaki dillerin de konuşulabileceğine, yayınlar yapılabileceğine" kapı aralanmak isteniyor.
Ama... İtirazlar var.
Cumhuriyet'in sıralanan nitelikleri arasında "dili Türkçe'dir" ifadesinin "Anayasa'nın değişmez hükümleri arasında yer aldığı ve değiştirilemeyeceği, hatta değişiklik önerilemeyeceği" görüşü ağırlıklı.
Bu konuda Prof.Erdoğan Teziç, "resmi dili" yerine "Cumhuriyet'in dili" deyiminin kullanılmasını öneriyor.
"Cumhuriyet'in nitelikleri daha da vurgulanmış ve madde değişmemiş olur" diyor.
Prof.Ergun Özbudun ise, "resmi" sıfatının "Cumhuriyet'in değişmez niteliklerini tamamladığı" kanısında.
Bir görüş daha... "Madem Anayasa'yla uluslararası anlaşmaların Anayasa üzerindeki statüsü kabul edilmekte... O halde Lozan Anlaşması'nın 39.maddesinin son fıkrasına bakmak gerekir."
Orada "Türk yurttaşlarının dillerini kullanmasına yasak konulamaz" hükmü yer almaktadır.
O zaman 1982 Anayasa'sı, Lozan Anlaşması'na aykırı bir kısıtlama getirmiş olabilir.
Görülüyor ki karışık bir sorun.
Buna Silahlı Kuvvetler'in duyarlığı, MHP'deki tepkiler de katılacak olursa, çözüm için daha yoğun ve derinliğine çabalara ihtiyaç var.
Bir başka madde...
MGK için yeni düzenleme, herhalde TSK'dan çok tepki almayacak.
Çünkü... Askerin ağırlığı, sözcüklerden çok "sivil yönetimlerin demokrasi skalasındaki yeri doldurabilmeleriyle" ilişkili.
Anayasa değişikliği paketinde 51 madde var.
Bunların hepsi gerekli mi?
Hayır.
Örneğin "Cumhurbaşkanı'nın görev süresinin 5 yıla indirilmesi ve iki kez seçilebilmesi" önerisi...
Gerekli olmayanları ayıklamak... Durduk yerde tartışma yaratacak ve paketi rafa kaldırtacak maddelerden vazgeçmekte fayda vardır.