Dün
Başbakan Bülent Ecevit'i, başında gençlik rüzgarları eserken çıktığı sahnede izledik.
Robert Kolej mezuniyet yıllığında kendisi için yazılanları okuyordu.
"Çevirisini yaptığı Tagor'u artık sevmiyor..."Ecevit, İngilizce'sini okuduğu bu satırlardan sonra mikrofondan
İngilizce "hayır bu doğru değil" diyor.
Gene okumaya devam ediyor.
"Dansı ve partileri gereksiz bulur."Ecevit okumayı kesip, gene bir saptama yapıyor:
"Hayır artık öyle bulmuyorum."Sonra...
Gülümsüyor,
"zamanla her şey değiştiği gibi ben de değiştim" diyor.
Ecevit'i bir hukuk fakültesi öğrencisi olarak gazeteciliğe başladığım yıllarda tanımıştım.
Gerçekten değişti mi?
Sadelik ve dürüstlük
Sadeliği değişmedi.
Daha birkaç dakika önce
Aydın Doğan İletişim Enstitüsü'nü açmak için
Boğaziçi Üniversitesi'ne bir minübüsle gelmiş, herkesi şaşırtmıştı.
Son model kurşun geçirmez makam araçlarını kullanmıyordu.
Günlük yaşamı,
40 yıl öncesinde olduğu kadar gösterişten uzak.
Ve değişmeyen dürüstlüğü...
Ecevit'in siyaset yaşamında tek bir şaibe yoktur.
(Siyasette genel olması gereken bu özellik istisna oldu)
Değişmeyenlere
cesareti de eklemeliyiz.
Tabuların, karanlıkların, zorbalıkların üstüne gitmiştir.
Hiçbir zaman kapıkulu olmamıştır.
Kıbrıs Harekatı'na karar verirken de, inançları uğruna hapse girerken de bu kanıtları verdi.
Sandalye tutkunu olmayışı da değişmedi.
12 Mart askeri müdahalesi sonrası gözünü kırpmadan
CHP Genel Sekreterliği'nden istifa etti.
1975 ve
1979'da iki kez
Başbakanlığı bıraktı.
1987 seçimlerinden sonra
DSP Genel Başkanlığı'ndan ayrıldı.
Rahşan Hanım'a, sanata, doğaya, çaya olan tutkusu da hiç değişmedi.
Ya değişenler?
Şimdilerde
Türkiye'nin
AB üyeliğini savunan
Ecevit, bir zamanlar
Ortak Pazar'a girmemiz için
Brüksel'den davetiye çıkarıldığında tavır koymuştu:
"Onlar ortak biz pazar, Avrupa'nın bahçıvanı olmayız." Demirel'le ilişkilerinin böylesine sıcaklaşması...
MHP ile hükümet ortaklığı da,
zaman etkisiyle
anlaşılabilir değişimler.
Ancak
Meclis'te
Merve Kavakçı ile simgelenen laikliği delme girişimine tek tepki koyan
DSP Grubu'nun başındaki
Ecevit'in,
siyasi İslam karşısındaki son söylemleri ve
Anayasa değişikliği girişimine uzanan değişimi anlaşılır gibi değil.
Siyasi İslam'dan bazı isimlere desteği de...
İçimize sindiremiyoruz.
Zaten milyonlarca
Türkiye insanı da, bu değişimlerin nedenini merak ediyor.
İlk ders
Ecevit, Boğaziçi Üniversitesi Aydın Doğan İletişim Enstitüsü'nün açılışı bağlamında yaptığı konuşmasında
değişmeyen bir
özelliğini daha ortaya koydu.
Konuşma yeteneği ve
yeni yaklaşımlar...
Örneğin...
İletişimin geleceğine işaret ederken, geçmişteki katkısının altını çok ilginç bir gözlemle çizdi:
"Atatürk, Kurtuluş Mücadelesi'nde karargahlarını PTT merkezlerinde kurardı.
İletişimin gücüne inanırdı. PTT'cilerin Kurtuluş Mücadelemize katkıları için bir doktora tezi hazırlanmalı..."
Enstitünün master ve doktora öğrencilerine ilk dersi
Ecevit verecek.
Dünkü satırlarımı tekrarlıyorum.
Yıllardır
"Babıali'nin binaya, makineye yatırım yaptığından, insana yatırım yapmadığından" yakınırdık.
Boğaziçi Üniversitesi Aydın Doğan İletişim Enstitüsü, özlediğimiz başlangıç.
Diliyoruz ki sektörümüzde insana yatırım örnekleri çoğalsın.
Doğan'ın dün kürsüden söylediği gibi
"bugünü düşünen tohum eker, yarınları düşünen insan eğitir."
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr