Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

9’uncu Cumhur-başkanı Süleyman Demirel’i kaybettik...
Üzerine ışık yağsın.
Demirel yakından tanıdığım bir politikacıdır.
Öyle çok anım var ki.
.........................
İlk izlenimim “politikanın matematiğini bilen lider” olduğuydu.
Henüz 28 yaşında “DSİ (Devlet Su İşleri)” Genel Müdürü olduğu zamanlar adı “efsane” gibi anılırdı.
“Menderes’in onu etrafına ‘geleceğin Başbakanı’ diye tanıttığı” konuşulurdu.
Eşi Nazmiye Demirel zamanın lüksü sayılabilecek “chevrolet/impala” otomobili kendisi kullanır, apartmandaki karşı komşumuza gelirdi.
Bazen Demirel de uğrardı.
Yeni yetme ben hariç ailemin tamamı DP’li (Demokrat Parti) olduğu için Demirel’lerden sitayişle söz edilirdi.
“Ailemin DP’li olmasının sebeplerinden biri de annem ve babamın nişan yüzüklerini, dönemin İş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar’ın takmış olmasıydı.”
.........................
Yıllar geçti...
Genç bir gazeteciydim.
Demirel DP’nin devamı olarak kurulmuş olan AP’nin Genel Başkanlığı’na adaylığını koydu. Kongreden bir gün önce bürosuna gazetecileri çağırdı.
Bir gün sonra toplanacak AP büyük kongresinde Genel Başkan seçileceğini -kaç oy alacağını da söyleyerek- açıkladı.
Gerçekten söylediği rakamın sadece 1 eksiğiyle seçildi.
Meğer o tek oyun sahibi de hastalanmış, gelememiş.
Demirel’in “siyaset matematiğine hakimiyeti” için ilk izlenimim bu olaydır.
.........................
Başbakan olduktan sonra cebinde taşıdığı “mühendis cetveli” siyaset matematiği tarafının simgesiydi.
Sorulara bu cetveli kullanarak yaptığı hesapların sonucu rakamlarla cevap verirdi.
Daha sonra bu mühendis cetvelinin yerini göğüs cebinde taşıdığı küçücük Anayasa aldı.
Bu kez Anayasa’dan maddeler okuyarak cevaplıyordu soruları. Verdiği mesaj “hukuka dayalı demokratik meşruiyet” eksenli siyasetti.
.........................
Göstericiler tarafından kuşatılmış AP Genel Merkezi’ni “şapkasını alarak” bıraktığı konuşulurdu.
Ama...
Gerçek bu değil.
Demirel aslında “şapkasını unutarak” çıkmıştı binadan. Şapkası, Demirel’in simgesiydi. Her geziye çıkışında 3-4 şapka beraberinde olurdu.
Çünkü...
Hayranları şapkasını -hatıra olsun diye- elinden kapıp kaçarlardı.
Hemen yedekteki şapka devreye girerdi. Eli seçim otobüsünün yanından sarkardı.
Otobüsü takip edenler o eli sıkar, okşar, öperlerdi.
Bir gezi sonrası “otele döndüğümde, pencereden sarkan elim artık uyuşmuş, hissizleşmiş oluyor” demişti.
İşi abartanlar da olurdu. Sıçrayarak suratına dokunmak, kulağını yakalamak isteyenlere isyan ederdi:
“Bırak len kopercen kulağımı” diye seslenirdi gülerek. Böylesine sevinmek onun besiniydi.
Politika yiyen, politika içen, politika soluyan ender bir “politik canlı türü” diye konuşurduk aramızda biz gazeteciler.
En zor durumlarda bile neşeliydi. Kara mizah yaparak dramatik durumlarla dalga geçerdi. 12 Eylül’den sonra Güniz Sokak’taki evinin önünde 24 saat bekleyen askeri cipi pencereden göstermiş şöyle demişti:
“En ağrıma giden beni sadece son kullanma tarihi geçmiş bir ciple zaptedebileceklerini sanmaları!”
Kahkahayı basmıştı.
.........................
12 Eylül ihtilalini kendisine önce ben bildirmiştim.
Tuzla’dan askeri birliklerin İstanbul’a doğru intikal halinde olduklarını söylemiştim.
“Olabilir, ama burada yaprak kımıldamıyor” cevabını vermişti.
Daha önce o günkü konuşmalarımızın ayrıntılarını yazdığım için kısa geçiyorum.
Bütün gece sık sık telefonda konuştuk.
Sanırım...
Son konuşmamız 22 dolaylarındaydı.
“Türkiye’nin bir tane ordusu var. Başka yok. Ne yaparlarsa yapsınlar, yanlış da yapsalar gözümüz gibidir” mealinde bir şeyler söyledi ve o anda telefon hattı kesildi.
.........................
Demirel, Türk siyasi tarihinin çok önemli simasıdır.
Onunla ilgili anılarımdan seçmelerle bu konuya devam edeceğim. Nasıl olsa yeni hükümetin pişmesi için bu pirinç daha çok su kaldırır.