Güneri CİVAOĞLU
Cumhurbaşkanı Demirel, İskenderiye'ye uçarken gündeme
"başkanlık sistemi tartışmasını" getirdi:
"4 yıl 3 aydır Cumhurbaşkanıyım. 6 hükümet atadım. Türkiye Meclis hükümetleriyle tıkanıyor. Başkanın atadığı hükümetler sistemini tartışmalıyız."
Tarih tekerrür mü ediyor?
Merhum Turgut Özal da ilk kez kendi
Cumhurbaşkanlığı'nı böyle bir
dış gezi sırasında, uçaktaki gazetecilere açmıştı.
Sanıyorum
Tunus'tan dönüyorduk.
Özal, "7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in görev süresinin sona ermekte olduğunu" hatırlatmıştı.
"Kendisinin Cumhurbaşkanı olma niyetini" açıklamıştı.
"Sayın Evren, Anayasa değişikliği ile görev süresinin uzatılmasını istemiyorlar" demişti.
Uçağın orta bölümündeki boşluktaydık.
Ortada
Merhum Özal...
Etrafında bir grup gazeteci...
Hepimize, tek tek kendisinin,
Cumhurbaşkanı olması konusundaki görüşümüzü soruyordu.
Tek kelimeyle...
"evet" ya da
"hayır" dememizi istiyordu.
Ben
"hayır" diyenler arasındaydım...
"Evet" yanıtını işittikçe, yüzüne bir gülümseme yayılıyordu.
"Hayır" yanıtlarına karşı ise, çocukça denebilecek tepki gösteriyordu:
"Gördünüz mü?
Beni istemiyor..."
Özal'ın bu anketi... yüzüne yayılan gülümseme... gösterdiği tepkiler...
Bunların hepsi, aslında kendi
Cumhurbaşkanlığı'nı artık gündeme getirmek amacını taşıyordu.
Konuyu bilerek açmıştı. Ertesi gün gazetelerde,
Özal'ın Cumhurbaşkanlığı'nı büyük başlıklarla işleneceğini görür gibiydi.
Partisini ve kamuoyunu bu fikre ısıtıyordu.
Kenan Evren'in, görev süresinin uzatılması olasılığının da böylece önünü kesiyordu.
Demirel'in de dış gezi dönüşü,
başkanlık sistemini, "tartışılması gereken bir formül" olarak ortaya atması, bu zaman tünelinden bakılınca anlamlıdır...
Gerçi,
Demirel daha önce de zaman zaman
"başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminden" söz etmişti.
Üstelik...
"Cumhurbaşkanlığı dönemi sona ermeden, beni bu tartışmaya çekmeyin" demiş.
Ancak, bu geziye katılan deneyimli gazetecilerin genel kanısı,
"Demirel'in siyasal yaşamını, Cumhurbaşkanlığı görevini tamamlayarak kapatmaya niyetinin hiç olmadığıdır. 2000 yılı hesaplarında - ben de varım - mesajını verdiğidir."
Demirel'in, arkadaşlarımıza,
"bu konuda daha bir süre siyasi kulise girmek istemiyorum... Şu anda bu kulise girmem" gibi sözleri anlamlıdır.
Demirel, politika yiyen, politika içen, politika soluyan, politika tüketen
politika ırkındandır.
Bundan farklı bir tavır koysaydı, asıl o zaman sürpriz olurdu.
Erbakan'ın,
RP'nin kapatılmasıyla, siyaset dışı kalması küçük bir olasılık değil.
Çiller'in önümüzdeki şubattan sonra çok zor bir döneme gireceğini sezmemek ve bu doğrultuda yazılmış senaryoyu görmemek olası değil.
Ecevit ya da
Baykal, 17 yıllık sağ iktidara alternatif oluşturacak
demokratik sol ağırlığı koyamıyorlar.
Akdeniz ülkeleri arasında
Türkiye, sosyal demokrasiyi iktidara taşıyamamış tek ülke.
Geride kalan
75 yılın blançosuna bakılırsa,
Mesut Yılmaz yönetimindeki
Anavatan da iyimserlik vermiyor.
Cindoruk'un
DTP'sinin ise genleri düzgün ama,
Japonların süs ağaçları
Bonzailer gibi... Güdük kaldı.
Oysa rejimin sürmesi için bir
seçenek gelecek seçimlerden sonra tıkanabilir. Bir
umut gerek.
Mevcut liderler ve siyasi partiler bu umudu ve bu çözüm seçeneğini veremedikleri zaman rejim tıkanır.
Bunalım başlayabilir.
"Ya kaos..." ya da
"hazırol..."
İşte böyle bir ortamda ulusun önünde bir umut, bir çözüm formülü olarak
başkanlık" veya
"yarı başkanlık" sistemi, belki bir demokratik seçenektir.
Siyaset satrancında,
Demirel 10 hamle sonrasını görmüş gibidir.
İskenderiye seferindeki uçak sohbeti
10 hamle sonrası için ilk taşların öne sürülmesi olabilir.
Bu Meclis, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine dönük bir
Anayasa değişikliğini yapamaz.
Sadece tartışmayı başlatacak yetersizliğin ve dağınıklığın simgesidir.
Büyük olasılıkla,
Nisan 1998'de yapılacak seçimlerin oluşturacağı Meclis önemlidir.
Cumhurbaşkanı'nı o Meclis seçecektir.
Yahut...
Meclis'ten yine bunalım çıkarsa, o zaman bir
Anayasa değişikliğini yaparak başkanlık ya da yarı başkanlık sistemini getirebilir.
Demirel'in yanı sıra,
2000 yılının Cumhurbaşkanlığı seçimi için gönüllerinde aslan yatan liderler var.
Çok uzun vadeli hesaplar her zaman tutmayabilir.
Yarın, - araya gündemi değiştirecek çok önemli bir konu girmezse - başkanlık ve yarı başkanlık sisteminin
Türkiye için artılarını ve eksilerini yansıtacağım.
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr