Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Evet... Müdahale ettiler. Elbette demokrasi bu değil ama bir şey demeyeceğim. Başka ordumuz yok. Rencide edilmemeli."O gün sabah saat 11'den başlayarak çok kez konuşmuştuk. İhtilalin ayak seslerini zaman zaman birlikte izledik.Demirel'le bu konuşmayı yaptıktan sonra telefonlar kesilmişti...................12 Eylül 1980 anımı yansıtış nedenim, Demirel'in, Yavuz Donat'a verdiği demeç..."Asker alınmasın... Ancak Silahlı Kuvvetler'e ihtilal yapma hakkı veren İç Hizmet Kanunu maddesi dünyada yok. Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi veren bu 35. madde kalkmalıdır. Koruma ve kollama görevi ordunundur ama start verecek olan meşru iktidarın direktifidir.Demokrasilerde rejim halkın koruması altındadır. Askerin kendiliğinden koruma ve kollama yapması ancak Güney Amerika ülkelerinde olur.Türkiye'deki müdahalelerin sadece ordu tarafından yapıldığını zannetmek yanlış. Orduyu müdahaleye sivil kuruluşlar da teşvik eder."...................Demirel'in sözlerini, "askere olan duyarlılığı" ile başlayarak mercek altına alalım... Kendisini başbakanlıktan deviren ihtilal gecesi bile telefon konuşmamızda "Başka ordumuz yok, rencide etmemeliyiz" demiş olan Demirel'in, Yavuz Donat'a "Asker alınmasın, Silahlı Kuvvetleri hedef alıyor değilim" söyleminde "samimi" olduğu inancındayım. 2005 Türkiye'sinde bir punduna getirip askere kalemle, kürsü söylemiyle vurmak marifet(!!..) erbabı arasında olamazdı.....................Demirel'in "demokrasilerde, Cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin orduya sadece siyasi iktidarın direktifiyle verilebileceği, rejimin sadece halkın koruması altında olması gerektiği" söylemleri, elbette doğruları işaretliyor. Ama... "Herkesin bildiklerini tekrarlamak" için kullanılan "Bay Palise gerçekleri"dir.Yani işaret ettiği doğrularda yeni bir şey yok. Ya "askeri, ihtilale teşvik eden sivillerin her devirde varlığı" bilinmeyen şey mi?Her ihtilal öncesi askere, deşifre olmuş allameler tarafından yeni anayasa taslakları sunulur. Sular bulandığında, puslu havalarda lacileri kuşanıp siyaset kulislerinde defile yapan bakan adayları unutuldu mu?....................Bütün bunlar birer gerçek ama Demirel neden 35. maddeyi tartışmaya şimdi açıyor?Ortada böyle bir olasılığın işaretleri yok ki...Tam aksine...Hatta emekli Tümgeneral ve duyarlı bir isim olan Doğu Silahçıoğlu bile "demokrasilerin halk tarafından savunulması gerektiği ve asker üzerinden siyaset yapılmaması" yolunda bir demeç vermedi mi? (31.10.2005 Milliyet. Derya Sazak'ın röportajı.).....................Öyle bir amacı olmaması gerekmekle beraber Demirel'in bu söylemi, dileyelim ki hiç yoktan gündeme "asker eksenli" bir tartışma taşımasın.35. madde konuşmaları, "Genelkurmay Başkanı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olmasını öngörecek yasa değişikliği tartışmalarını" da tetikleyebilir.Özünde doğrudur ama "zamanlaması" siyaset takvimindeki mevsim normalleriyle örtüşmüyor. Gerçekten... Pratikte uygulanma olasılığı bulunmayan 35. madde, zaten artık geçerliliğini yitirmiş bir madde haline gelmek sürecinde.Genelkurmay'ın statüsü ise, demokrasinin AB standartlarında derinlikler kazanacağı önümüzdeki yıllarda, duyarlılık yaratmadan kendiliğinden çözülecektir.Bu maddeler, Avrupa Birliği ile uyum görüşmeleri takviminde bile daha ileri tarihlere bırakılmış bulunmakta. Demokrasinin savunmasında güncel olabilecek konu, demokrasinin meşru yolları kullanılarak içinden ele geçirilmesi kuşkularıdır.9. Cumhurbaşkanı Demirel'in özellikle Çankaya yıllarında derinleşen 50 yıllık deneyimlerine en çok bu alanda ihtiyaç var. g.civaoglu@milliyet.com.tr 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile 12 Eylül 1980 İhtilali akşamı son telefon konuşmamız...