Sonuç...
Birinci durumdaki “AK Parti tek başına hükümet kuracak sayıda milletvekili çıkaramıyor.”
Önümüzdeki -öncelikli- soru: “Peki, ne olacak?”
Olasılıklar şöyle:
........................
1- Gelenek gereği Cumhurbaşkanı hükümet kurma görevini AK Parti’ye verir.
AK Parti diğer partilerle görüşür ve onlardan biriyle ortak hükümet kurmak şansına oynar.
MHP ile ortak hükümet diğer seçeneklere göre biraz daha fazla konuşuluyor.
2- “Büyük koalisyon...”
Yani “AK Parti - CHP ortak hükümeti” kurulur.
Başkanlık sistemini dışlayan ve HDP oylarının da işaret ettiği Türkiye gerçeklerini kapsayan çoğunlukçu, özgürlükçü, demokrasinin kurum ve kurallarıyla tam işlemesini hedef alan sivil bir anayasa yapılır.
Böyle bir hükümet hassas ekonomi aktörlerine güven veren -nispeten- güçlü ve istikrarlı yönetim psikolojisini yaratır.
Sınırlarımıza kadar dayanan dış politika depremlerine karşı da geniş tabanlı büyük koalisyon “caydırıcı” olur.
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra, devrilen ve lideri idam edilen DP’nin devamı olan AP ile İsmet Paşa’nın CHP’si “büyük koalisyon” kurmuşlardı.
Krizli dönemin aşılması böyle mümkün olmuştu.
Almanya da bir “büyük koalisyonla yönetim” örneği.
Gene de “büyük koalisyon uzun soluklu olur” denilemez.
Ama 1-2 yıllık duyarlı dönemi aşmak için üzerinde durulması gereken bir seçenektir.
Bu artılara rağmen “büyük koalisyon” ihtimalinin “ağırlıklı” olduğu söylenemez.
3- “MHP ya da HDP’nin dışarıdan destekleyeceği CHP’nin bu iki partiden biriyle ortaklık kuracağı hükümet”, diğer seçenektir.
Halkın yüzde 60’ının tepki gösterdiği AK Parti’yi dışlayan bu formülün -oy matematiğiyle örtüşse bile- hayata geçmesi hayli zor.
4- AK Parti, dışarıdan MHP veya HDP’nin desteğiyle bir “azınlık hükümeti” kurar.
Olmayacak şey değil.
Ancak...
AK Parti’nin sırtındaki yumurta küfelerini HDP ya da MHP tarafından yüklenilmesi olur bu, ki tabanları onaylar mı?
Öte yandan... Bir süredir AK Parti’ye yakın çevrelerde dolaşan fısıltıyı -ki daha önce yazmıştım- hatırlayalım.
“İmralı, Demirtaş’ı -daha önce Zana ve Baydemir’e yaptığı gibi- kenara çeker ve AK Parti’ye destek verecek bir yeni yönetimi HDP’nin başına getirebilir...”
İmralı’nın ağırlığı belli ama HDP oylarını yüzde 13 dolaylarına taşıdıktan sonra Demirtaş’ın “pasifize” edilmesi kolay görünmüyor.
Gene de “HDP ipoteği altında hükümet etmek AK Parti’ye kazandırır mı, kaybettirir mi?”
5- Hükümet kurulamaz...
Anayasa gereği 45 gün içinde yeniden seçime gidilir.
Bu seçimde AK Parti “Gördünüz işte, parlamenter hükümet sistemiyle olmuyor. Hükümet bile kurulamıyor. Başkanlık sistemi krizden çıkış yoludur” kampanyasına yüklenerek oy isteyebilir.
Fakat...
Sonuçların fazla değişeceği beklenemez.
Çünkü AK Parti oylarında ciddi düşüş var.
“Başkanlık sistemi” gibi “soyut ve seçmene heyecan vermeyen” bir odaklanma patinaj yaptırabilir.
Ancak...
Bir şekilde “baraj yüzde 5’e düşürülürse” HDP’nin yüzde 13 görünen oyu yeniden alması çok zor.
Kesin seçim sonuçları açıklanmadan Sırrı Süreyya Önder’in de “Emanet oyları biliyoruz, aklımızdan hiç çıkarmayacağız” sözleriyle açıkladığı gibi “HDP’ye emanet oylar sırf bu parti barajı aşsın, AK Parti başkanlık sistemine geçecek çoğunluğu sağlayamasın” diye verilmiştir.
“Baraj yüzde 5’e düşerse” o emanet oylar AK Parti’ye değil çoğunluğu CHP’ye olmak üzere MHP’ye de dönecektir.
6- Gerçi seçim sonuçları halkın “başkanlık sistemini hayal haline getirdiği” izlenimini veriyor ama -bir sürpriz için de ihtiyatlı olmakla beraber- şu olasılığa da işaret edelim.
Siyaset kulislerinde bir süredir konuşulduğu gibi “Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılıp yeniden AK Parti’nin başına geçerse ve AK Parti’yi 45 gün içinde yenilenecek seçimlere kendisi götürür mü?”
Yakın siyasi tarihimizde böyle bir proje yok değil. Özal da böyle radikal bir hamleyi yakınlarıyla paylaşmıştı. (Erdoğan’a çok yakın Binali Yıldırım’ın “AK Parti azınlık hükümeti kurar, 1 yıl içinde seçime gider” söylemini de not etmiştim.)
............................
Sonuç...
“Seçimle gelmek ve seçimle gitmek” demokraside sağlık testidir.
Demokrasi işlerliğini sürdürdükçe “çözümler tükenmez...”
Bu seçimlerin kesin galibi “demokrasidir.”