YSK’nın aldığı “BDP destekli bağımsız adayları sandık dışına iten” karar büyük talihsizlik...
Siyasi parti mitingleriyle şenlenecek meydanlar demokrasinin öbek öbek çiçek açması olacaktı.
Ama bakın daha ilk günden meydanlar, caddeler sivil itaatsizlik göstericileriyle dolmakta.
Havai fişekler, molotof bombaları, taş yağmurları, biber gazları... İtiş kakış, çatışma, gözaltılar, yaralılar...
Tam da “Arap ilkbaharı” denen siyasal deprem bölgeyi sarsarken ateş toplarının sınırın bu tarafına sıçramasına çanak tutmak inanılır gibi değil.
Oysa...
Beklentiler hiç de olumsuz değildi.
AK Parti gene tek başına iktidar olacak ama kendi kafasına buyruk Anayasa yapabilecek, başkanlık sistemine geçebilecek nitelikli çoğunluk çıkaramayacaktı.
Böylece “istikrar” -büyük olasılıkla- sürebilecekti.
Sandıktan çıkan oylar CHP zirvesinde “göçük” yapmayacaktı.
CHP daha kuvvetli olacaktı.
MHP’nin de barajı aşacağı görünüyordu.
Ve...
BDP’nin desteklediği bağımsız adaylar sadece Güneydoğu değil, Türkiye’nin diğer yörelerinden de seçilecekti.
Sayıları 25-30’u bulacak, özgür ağırlığını hissettiren bir grup kurulacaktı.
Şiddet durduğu için, Kürt sorununa bu çok renkli Meclis paletinden sağlıklı çözüm projeleri üretilecekti.
Çekim merkezinin dağlardan hatta Diyarbakır’dan Ankara’ya kayması sürecine demokrasi kapılarından girilecekti.
“Arap ilkbaharı” deprem kuşağının Türkiye sınırlarında yerin derinliklerine dalarak kaybolması doğal görünüyordu.
Demokrasinin normallerine çekilmiş gibiydi sorunlar.
İmralı, Kandil’e de, Diyarbakır’a da “12 Haziran seçimlerine öncelik” işaretleri veriyordu.
Dağ yollarının önünde seçim sandıkları “takoz” gibiydi.
YSK öyle bir “duyarlı karar” aldı ki bütün bu ümit verici yol haritası kundaklanabilir.
Çok yazık olur.
Bu saatten sonra yapılacak şey -neredeyse- “yok...”
Meclis toplanamaz.
Reddedilen adayların yerine yenileri yazılamaz.
Gene de BDP’nin itiraz şansını denemesi gerekir ama Anayasa’nın 76. maddesi varken YSK ne kadar YSK’ya karşı olabilir ki!
Belki... Belki...
Bu yol kazası sonuçlarının daha da vahim tırmanışlara ve patlamalara neden olmaması için İmralı faktörü devreye girebilir.
Ancak...
İmralı’nın da etkisi bir yere kadar.
Burada top artık AK Parti’de...
Mutlaka demokratik çözüm üretmek zorunda.
Hiç gecikmeden...
Hemen.
Önce üniversite sınavlarında “şifre” skandalıyla sokak gösterilerine “gala” açılışı yapıldı.
İktidar bu sınavdan çaktı.
Şimdi de YSK kararı yığınları meydanlara, caddelere döküyor.
Bulanık havaları seven kurtlara da fırsat!..
Siyasetin çarkıfeleğinde şans topu kötü yere düştü.
Fakat...
Türkiye demokrasi geleneği -nispeten- oluşmuş, en zor zamanlarda demokratik çözümler üretebilmiş AB üyeliğine oynayan bir ülke.
Olgunlukla, sağduyuyla, empatiyle, insani değerleri gözeterek bu sorunu da aşabilir.
9. Cumhurbaşkanı Demirel’in unutulmaz söylemiyle noktalayalım:
“Demokraside çözüm tükenmez.”
İktidar demokrasi sınavında da çakmamalı...
“Memnu hakların iadesi kararlarının kabulü” çıkış yolu olabilir.
28 Nisan’a kadar zaman var. Ama sokaklardaki, meydanlardaki bu çatışmalar tırmanmamalı.
ARDA’YA SEVGİYLE
Galatasaray İzmir’e indiğinde taraftarlar Arda’yı sevgi çemberine aldılar.
Arda’yı taraftarın kucaklayışı Manisa’da da sürdü.
Ve...
Bu sevgi beslenmesiyle Arda çıktı sahaya.
Güzel futbolunu 2 de golle taçlandırdı.
Galatasaray -nihayet- şeytanın bacağını kırdı, sahadan galip çıktı.
Sevginin gücünü, büyüsünü gördünüz mü?
Her yıldız inanamayacağınız kadar duygusaldır, kırılgandır.
Kötü söz onun ışığını söndürür.
Arda’ya hiç layık olmadığı halde kötü tezahürat yapanlar bir ders çıkarmalılar.
Ve Arda...
Sen de bil ki Türkiye’de -hâlâ- en büyük sayıyı oluşturan taraftarın seni çok seviyor, futboluna, Galatasaraylılığına saygı duyuyor.
O birkaç yüz kendini bilmezi “yok” say.