ADALET ve Kalkınma Partisi’nin 7 yıldır “olmadığını” kanıtlamaya çalıştığı “gizli ajanda” önyargısı ancak böyle vurgulanabilirdi.
Mabada raptiye koymak gibi bir şey...
Bu partiden seçilen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “işte gizli ajanda” dedirtecek bir “içki yasağı referandumunu” siyaset gündeminde patlatıverdi.
Başkentin göbeğinde, en işlek ve en keyifli caddesindeki kafelere, lokantalara alkollü içki yasağı getirmek için referandum düzenlemeye kalkmak, AKP’nin bacağına sıkmaktır.
“Ankara’da bunu yapmaya kalkışan zihniyet, Anadolu’nun diğer illerinde neler yapmaz... Asıl amaçlarının ne olduğu ortaya çıkıyor” yorumlarına çanak tutulmuştur.
Gerçi... Özellikle İç Anadolu illerinde alkollü içki satan dükkân bulmak bir süredir zaten mümkün değil.
İstanbul’dan gelen “saf”lar bir dükkânın kapısından başını uzatıp “Rakı var mı?” diye sorsa, alacağı cevap, “Buralarda bulamazsın, boşuna arama” olur ama bu de facto durum öyle kamu kurumlarının düzenlediği halkoylamasıyla falan değil, sosyo-psikolojik nedenlerledir. Buna “mahalle baskısı” demek daha doğru.
KATILIMCI DEMOKRASİ
TEMSİLİ demokrasilerde genel seçimlerle halkın görev verdiği politikacılar, bir dönem millet, yani asil olan adına görev yapan vekillerdir.
Fakat... Daha çok yerel konularda yöre halkının oyuna başvurarak “doğrudan demokrasi” çağrışımı yapan “katılımcı demokrasi” uygulamalarına da gidilir.
Güzergâh, trafiğe kapalı yol, gölet, park yeri gibi konularda karar almak için sandıklar kurularak o yöredeki halk çoğunluğunun iradesi aranır.
Türkiye Anayasası’nda da referandum öngörülmüştür.
12 Eylül’de yasaklanan siyasetçilere seçme ve seçilme haklarının iadesi ilk uygulamaydı.
Özal döneminde yerel seçimlerin öne alınması için de referandum yapılmıştı.
Ancak... Böyle küçük yerleşim alanlarında yerel sorunları nedeniyle sandıklar kurulmadı.
Olabilir de, olmayabilir de...
Tartışılır.
Ama... “İçki yasağı koymak” gibi, Türkiye’nin çok duyarlı olduğu bir konuyu halkın oyuna sunmak olacak şey değildir.
“Efendim, halk karar versin...”
Öyle mi?
O halde tüm Türkiye’de kurun sandıkları “Vergi oranları yüzde 5’e düşsün mü?” diye sorun...
O referandumdan çıkacak “yüzde 99.9 EVET” oyları ülke ekonomisini iflasa götürür.
BELEDİYELER ve FUTBOL
MELİH Gökçek’le devam...
Ankara Belediyesi’ne “Ankaraspor’u kurdurdu.”
Ankaragücü ile birleştirdi.
Bu oluşumun arkasında oğul Gökçek vardı.
Federasyon elbette buna izin vermedi.
Ankaraspor küme düştü. Fakat Melih Gökçek’in mahdumu Ahmet Gökçek bu genç yaşında Ankara’nın Gençlerbirliği ile birlikte en köklü iki takımından biri olan Ankaragücü’nün başkanı oluverdi.
Kimsenin içine sinmiyor.
Yasalara göre vakıfların televizyon kurmaları yasak.
Ama... Belediyeler kurabiliyor.
Belediyeler futbol takımları da kuruyor.
Halkın parasıyla halka hizmet için oluşan belediye fonlarından futbolculara bol sıfırlı transfer ücretleri ödeniyor.
Seyahatler, lüks otellerde kamplar için halkın paraları savrulurken, halkın evlerine takılan sayaçlar birkaç katı fiyatla sokuşturuluyor.
Melih Gökçek, Ankara’ya iyi hizmetler de verdi.
Böyle demokrasinin mabadına raptiye koyarcasına kamera şakası gibi tavırlara ne gerek var?..