Siyaset, uzlaşma sanatıdır.
Ortak hükümetler ise bu sanatın yapıtı.
Dün açıklanan hükümet protokolü, işte bu söylemin örneği olarak görülebilir.
Hemen her kavramda bir uzlaşmanın göstergesi olan dengeler görülüyor.
Şöyle ki...
- LAİKLİK: Bir yandan din duygularının kutsallığı vurgulanıyor, öte yandan devlet işlerine karıştırılmaması ve siyasi amaçlarla sömürülmemesi gerektiği de özenle belirtiliyor.
- TÜRBAN: Hanımların özel yaşamlarında giyimlerine karışılmaması yineleniyor...
Bunun yanı sıra, kamu kurumlarında yürürlükteki kuralların ve alınmış önlemlerin özenle sürdürüleceğine işaret ediliyor.
Yani, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından verilen "başörtünün kamuya açık kurumlarda kullanılamayacağı" yolundaki hüküm de protokole konmuş.
Kısacası...
Yükseköğrenimde türbana geçit verilmemiş.
Terazinin daraları
Protokolün kefelerinde tartılan ağırlıklar arasındaki dengeleri sıralamayı sürdürelim:
- SEKİZ YILLIK EĞİTİM VE KURAN KURSLARI: Protokolde
"sekiz yıllık kesintisiz eğitim uygulamasının sürdürüleceği" mesajı verilmekte.
Bu uygulama imam hatip liselerinin orta bölümlerinin önünü kesmekte.
5.sınıftan sonra
Kuran kurslarının da...
Buna karşın...
5.sınıfı tamamlayanlara yaz
Kuran kursu olanağı açılıyor.
Bu kurslar,
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yaz tatillerinde açılacak ama
DSP'li Milli Eğitim Bakanlığı'nın da denetim ve gözetiminde olacak.
- MİLLİYETÇİLİK: Protokole
"milliyetçilik" deyimi konulmuş.
Ama,
"ırkçı bir milliyetçiliğin reddedildiği, Atatürk'ün Misak - ı Milli sınırları içindeki bütün yurttaşları Türk kabul eden ilkesinin benimsendiği" mesajı da var.
Dahası...
"Yayılmacılığı reddeden, insancıl ve barışçıl milliyetçilik anlayışı" cümlesi,
Turancılığa kadar uzanabilecek,
Türk cumhuriyetlerini de kapsayabilecek bir
coğrafya hedefinin olmadığını ortaya koyuyor.
Ayrılıkçılık
- CEPHELEŞME: Özellikle
sol ve sağ cepheleşmesine karşı çıkılıyor.
- BÖLÜCÜ TERÖR: Ülkeyi bölmeyi amaçlayan şiddet örgütüne karşı, bir yandan güvenlik güçlerinin savaşımına arka çıkılırken öte yandan bataklığın kaynaklarını kurutacak ekonomik, sosyal, siyasal, eğitsel ve tanıtımla ilgili tedbirlere işaret ediliyor.
Protokolde "tanıtım" deyimi - bildiğimiz kadarıyla - ilk kez kullanılıyor.
Galiba, kendimiz çalıp, kendimiz dinlediğimiz övünmelerin yeterli olmadığı nihayet anlaşılmış.
İlkler
- YENİDEN YAPILANMA: Adalet Bakanlığı'nda yargıç ve savcıların,
İçişleri'nde güvenlik mensuplarının
Yüksek Askeri Şura gibi özerk bir kurumca atanmaları ve terfi edilmeleri...
Özelleştirmelerde yabancı sermayeye güvence için yerel mahkemeler yerine
Özel Hakem Kurumu... Yolsuzluklara karşı
Başbakanlık Denetleme Kurumu özerkleşmesi ve sadece şeklen
TBMM Başkanlığı'na bağlanması...
- SURİYE ÖRNEĞİ: Gene bildiğimiz kadarıyla, bir hükümet protokolünde herhangi bir yabancı ülke ya da uluslararası kuruluşla ilişkilerimizde ölçütün
"bölücü şiddet örgütüne destek olmaması" ilkesi ilk kez yer alıyor.
Suriye örneği, herhalde caydırıcı bir dış politika dosyasıdır.
Yunanistan ve
Güney Kıbrıs'a da bu satırlarla mesaj var.
Balkanlar'a,
Kafkaslar'a ağırlık koyacağımız vurgulanıyor.
- AB: Avrupa Birliği'ne tam üyelik, Türkiye'nin doğal hakkı olarak görülmekte.
Protokol, bu hedefin gerçekleşmesini
"ne pahasına olursa olsun" gibi bir ödün politikasına bağlamıyor.
Ve Hükümet
Vergi Reformu için
Sümer Oral, İçişleri'nin yeniden yapılanması için
Saadettin Tantan, dış politikada ve ekonomide devamlılık için
İsmail Cem ve
Hikmet Uluğbay, askerin benimseyeceği
Milli Savunma Bakanlığı için
Saadettin Çakmakoğlu, adalete reform sağlayacak
Hikmet Sami Türk, hükümet sözcülüğü için
Tunca Toskay, iyi seçilmiş isimler olarak ilk göze çarpanlar.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr