Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri Cıvaoğlu


MGK'da 8 yıl kesintisiz eğitim dahil, 28 Şubat / 1 Mart kararlarının konuşulmayacağı belliydi.
Kurulun asker kesimi gündemde bu konunun yer almasını isteselerdi...
Cumhurbaşkanı Demirel aracılığıyla sağlayabilirlerdi.
Aslında...
Gerilime (tansiyona) - kalama - verilmiştir.
Yani...


Konu, Nisan sonu toplantısına bırakılarak, bir rahatlama dönemi tanınmıştır.
Ve elbette hazırlık süresi...
Bu süre, hükümet tarafından iyi kullanılırsa, 8 yıllık kesintisiz temel eğitim dahil, Türkiye'nin irticaı aşacağı umudu verilebilir.
Kötü kullanılması ise...
MGK bildiriminin 17 maddesini, imam hatip ortaokulları ekseni etrafına sarmak ve "Diyanet İşleri'nin 2 yıllık Kuran kursları da kapanacak mı" sloganıyla kamçılayarak, topaç gibi döndürmek olur.
Bu tehlikeli ve sakat bir oyundur.
DYP ve Anavatan yönetimleri, MGK ile RP arasında sıkışmış bir dar alanda kendilerine hayat arıyorlar.
Buldukları formül şöyledir:
"5 yıl ilkokuldan sonraki 3 yıllık öğrenimde, Arapça ve Kuran eğitimi seçmeli ders olarak verilsin.
Tıpkı... İmam hatip orta kısımlarındaki ders saati sayısı kadar bir programla Kuran ve Arapça okutulursa, imam hatip liselerine geçiş için, çocuklar hazırlanmış"
olur.
Burada aksayan noktalardan biri ve çok önemli olanı şudur:
Eskiden sadece imam hatip ortaokullarında bu dersler verilirken, şimdi tüm 6, 7 ve 8. sınıflara yaygınlaşmış olacaktır.
"Seçmeli" olmaları bir şeyi değiştirmez.
Okulda, kahvede, kadınların kabul günlerinde, çocuğa ve ailesine dönük şu sorular yoğunlaşacaktır:
"Sen Müslüman değil misin?" Ya da "Senin çocuğun Müslüman değil mi? Neden Kuran ve Arapça dersi almıyor? Neden dinini öğrenmesin?"
Böylece "seçmeli dersler" toplumsal baskıyla "zorunlu dersler" haline dönüşebilir.
Sadece 600 okulda çocuklara verilen Kuran ve Arapça dersleri, bu kez 60 bin ortaokula yayılacaktır.
REFAHYOL'un hükümet protokolü ve programında "8 yıllık temel eğitimin son yıllarında yönlendirmeden" söz edilmektedir.
Çözüme bu açıdan da yaklaşılabilir.
6, 7 ve 8. sınıflardaki çocuklar, eğitimlerine imam hatip liselerinde devam edeceklerini bildirerek, Arapça ve Kuran dersleri alabilirler.
Böylece, bu dersler sadece yönlendirme disiplininde yer alacaklar için söz konusu olur.
Bu, ilk yaklaşımda makul gibi görünen bir formül.
Ancak, okula ve camiye politikanın girmesi...
Siyasal eğitim ve siyasal İslam'ın bütünleşmesi nedeniyle yakın geleceği görmek zor değil.
İlk genel seçim öncesi RP'nin seçim kampanyası nutuklarını şimdiden , işitir gibiyim:
"Biz iktidara gelinceeee... Yönlendirme denen çocuklarımızı İslam'dan mahrumiyet uygulamasını mutlaka kaldıracağıııız.
Kuran ve Arapça derslerini, bütün okullarımıza yayacağıııız..."
Hiç kuşkunuz olmasın, başta DYP ve Anavatan olmak üzere, diğer merkez sağ ve onların da ötesindeki radikal sağ partiler, RP'yi izleyeceklerdir.
Birkaç yıl sonra, yönlendirme falan kalmayacaktır.
ARAPÇA ve Kuran kültürü, bir ihtiyaç değil mi?
Öğrenilmesin mi?
Elbette öğrenilsin.
Ancak...
Çağdaş eğitim programları kapsamında.
Ve... Temel felsefe eğitiminin yanı sıra...
Şöyle ki:
Eski Yunan medeniyetinin çok tanrılı dönemiyle paralel felsefelerle başlayarak... Tek tanrılı dine geçişi anlatarak... Ortaçağın karanlık dönemini, din adına yapılan baskıları, katliamları, ruhban sınıfın devleti ele geçirme mücadelelerini, laisizme varışı, mezheplerin ortaya çıkışını.
Diğer tek tanrılı en eski din olan Yahudiliği, Hıristiyan dünyasında dinin yeniden yorumlandığı reform hareketini... Aydınlanma çağının felsefelerini... İnsan soyunun doğuşu yolundaki teorisi dahil, kuvvetlinin ve çevreye uyum sağlayanın yaşamda kalabileceğine kadar uzanan Darwinizm'i... Doğu ve Uzakdoğu dinlerini... Bu büyük ufuk turunda Müslümanlığın doğuşunu, gelişmesini, uygarlığa katkılarını, bağnazların elinde toplumları nasıl geride bıraktığını... Dinler arasındaki ahlaki ve ilkesel benzerlik ve aykırılık mukayeselerini.
O zaman bu çocuklar, kendi yaşamları için kararlarında gerçekten bilgili ve etkili olabilirler.
Papağan beyinli ve edilgin değil.
Ama bu sürenin böyle akılcı kullanılmayacağı görünüyor.
MGK bildiriminde yer alan çağdaşlık ve laiklik ilkelerinin, bu hükümet tarafından uygulanacağına da hiç güven yok.
Bu hükümetin denizi bitti... Ama kara da görünmüyor.

Yazara Emailcivaoglu@milliyet.com.tr