Güneri CIVAOĞLU
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel bazı
"çok özel" söyleşilerinde
Avrupa Birliği'ne olan tepkisini
"rejim" nedeniyle de dile getiriyor:
"Türkiye'nin önünü kapattılar.
Avrupa Birliği bir hedefti. Avrupa demokrasi standartlarına doğru ilerliyorduk..."
Yani...
Sadece
Gümrük Birliği değil,
demokrasi birliği de
"tam üyeliğin" koşullarından biri.
Türkiye'nin demokrasi nabzı,
Avrupa tarafından tutuluyordu.
Şimdi, Nabız
Avrupa'nın parmaklarından çıktı.
Bakınız
"darbe, ara rejim" gibi söylemler yoğunlaşıverdi.
Cumhurbaşkanına ait bu ilk nottur.
Söylenilenlerin ve medyaya yansıyanların tersine...
Komutanların
Ağustos'ta yapılacak tayin ve terfileri konusunda
Yılmaz ya da
Cindoruk, Cumhurbaşkanı Demirel'e danışmış değiller.
Tabii...
Onayını almış olmaları da söz konusu değil.
Tam tersine...
Cumhurbaşkanı Demirel, Karadayı'nın görev süresinin dolmasına
6 ay varken...
Adı geçen diğer subayların, daha bir kaç yıl görev yapacakları, yasalar ve gelenekler gereği belliyken...
Bu duyarlı konunun gündeme getirilmesi köşkte rahatsızlık yaratmış.
Aynı rahatsızlığı
Ecevit de gündeme getirdi.
Ecevit'in
"onların tayin, terfi ve emeklilikleri kendi yasaları ve gelenekleriyle çözülür" sözleri, deneyimlerin ürünüdür.
Bu bağlamda bazı deneyimlere işaret edeyim...
Demirel, henüz genç bir
Başbakan'dı.
"Orgeneral Tural'ı emekli ettiğim zaman Başbakan olduğumu anladım" dediği söylenir.
Tural emekli olduktan sonra...
Orgeneral Memduh Tağmaç'ın önü açılmıştır.
Demirel'i Başbakanlık'tan düşüren 12 Mart 1971 Muhtırası'nın altında
Tağmaç'ın imzası vardı.
1980'e gelirken,
Demirel bu kez
Faik Türün'ü
Genelkurmay Başkanı yapmanın çabasına girdi.
Gelenekler zorlandı.
Faik Türün ve
Ersöz emekli oldular.
Aradan sıyrılan
Orgeneral Kenan Evren Genelkurmay Başkanı oldu.
12 Eylül 1980 ihtilalinin lideriydi.
Türkiye henüz
12 Eylül sendromunu üzerinden atamadığı dönemde,
Turgut Özal çiçeği burnunda
Başbakan sayılırdı.
Necdet Üruğ'dan boşalacak yere
Necdet Öztorun'un gelmesini önleyerek,
O'nu da emekliye ayırdığında
"12 Eylül süreci şimdi bitmiştir" denildi.
Oysa...
Orgeneral Necip Torumtay Genelkurmay Başkanı oldu.
Özal ile
Genelkurmay arasında, en büyük ihtilaf
Torumtay döneminde yaşandı.
Türkiye'nin
28 Şubat 1997 sürecine girmesi, bu operasyonlarla önlenemedi.
Bütün bunların ortaya koyduğu bir gerçek var.
Silahlı Kuvvetler'in terfi ve emeklilik işlemleri polemik konusu olmamalı.
Onlara karşı tavırlar ve operasyonlar da bir çözüm değildir.
"Bu kurumu anlamak, ama demokrasi skalasındaki yerinin bozulmasını da önlemek...
Şahıslarla uğraşmamak...
İlkeleri vaz etmek ve uygulamak..."
Doğru olanı budur.
Bu bağlamda,
Mesut Yılmaz'ın dün grupta dile getirdiği ilkeler üzerinde durmalıyız.
Yılmaz, "irticayla mücadele hükümetin görevidir. Onu da biz yaparız. Hükümet emir almaz. Emir verir" mesajını vermiştir.
Anayasal, meşru ve
doğru yaklaşım budur.
Ancak...
Keşke, ilk
Başbakan olduğu aylarda söyleyebilseydi.
Uygulayabilseydi.
Son haftaki komutanların şahsına dönük polemiklerin içinde yer almasaydı.
Yaklaşımı daha etkili olabilirdi.
Gene de...
Zararın neresinden dönülse, kardır...
Üstelik...
Bu sözlerini uygulamaya koymakta olduğunun işaretleri var.
Başbakanlık'ta
irticayla mücadelenin merkezi görevde.
İçişleri Bakanı Murat Başeskioğlu'ndan edindiğim izlenimlere göre,
"27 Mart MGK Toplantısı'na kadar sivil inisiyatifle yapılanların kabarık bir dosyası götürülecek."
Kurmayları şöyle diyor:
"Yılmaz, Erbakan'dan farklı üslupta bir Başbakan.
Sivil inisiyatifi uyguluyor.
Ordunun da savunma işlevi için, zaman, enerji ve olanak tasarrufunu sağlıyor"
Öte yandan...
Baykal ve
Çiller'in de solda ve sağda seçim ittifakı çağrıları, tıkandığı sanılan
Meclis'ten çözüm formülleridir.
Böylece...
Solda ve sağda hangi parti daha fazla milletvekili çıkarırsa
Başbakan o partiden olabilir.
FP'ye karşı tank paleti ayarından çok daha etkin bir çözüm önerisidir.
İttifakı partiler yapar.
Liderler arası hesaplaşmalar ise ayrı bir boyuttur.
Biri diğerine engel değildir.
Ayrıca...
Solda ve sağda seçim ittifakı çağrılarının aynı gün, hem
Baykal hem
Çiller tarafından yapılması ilginç bir rastlantı.
Öte yandan...
Baykal'ın dünkü
"bu hükümetin son kullanma tarihi dolmuştur. Bu hükümet bavullarını, denklerini topluyor" sözüne dikkat.
Yılmaz hükümetinin yoksa
- denizi - bitiyor mu?
Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr