Bu yazı için gazeteye gelirken, radyoda Ozan Sayın Akın dinliyorum:
"Tut ki İstanbul'da deprem oldu. Betonların altında günlerdir bekliyorum" diyor... "Sonra, derinlerden bir ses tık tık tık... Duvara vuruyorlar. Sesleniyorlar: 'Kimse var mı?' Düşünüyorum... bana bunca saat sonra ancak ulaşabilmişlerse, İstanbul zaten bitmiş. Onlara sesleniyorum: 'Burada canlı kimse yok. Gidin."
Çok seneler önce... çok seneler önce...
27 Mayıs'ın yaklaştığı günlerde Çetin Altan'ın gazetedeki köşesi "beyaz" çıkmıştı.
O bomboş beyazlıkta tokat gibi bir cümle:
"Bugün canım yazmak istemiyor!.."
Sayın'ın da öyle bir olası manzarada canı yaşamak istemeyebilir.
Rus ruletinin ölüm yüzdeleri içinde "sağ kalma şansı" adil mi?
İstanbul'da... Ataköy, Yeşilyurt, Yeşilköy hattında bile hissedilen Afyon depremiyle, yerbilimci - deprem uzmanı Profesör Aykut Barka'nın cenazesinin aynı güne rastlaması, belki de "yukarılardan" bir mesaj...
"Geliyor - hazır olun" mesajı...
Ne yazık ki Türkiye'yi, depremin yaklaşan ayak seslerine karşı bir deniz feneri düzeni ve bilinciyle çakarak uyaran, Barka'nın cenaze töreni, onun layık olduğu "teşekkürü" yeterince yansıtmıyordu.
Tenhaydı...
Tıpkı...
Deprem sonrası akıp giden zamanın beraberinde götürdüğü heyecanın erozyon dramını yansıtmaktaydı.
Ve...
İstanbul'un "morfinli" ya da "boş verci" psikolojisini...
Marmara'da Körfez depremlerinin "şok" sarsıntıları sonrasında, zamanla önlemlerin, onarımların hız yitirmesini...
İstanbul'un bir bakıma yazgısıyla baş başa bırakılışını da.
Oysa... Doğa "akılcılığı ödüllendirir..." Buna karşın "derbederliği bağışlamaz. Cezalandırır."
Başta merhum Prof. Barka olmak üzere "bilim" alarm veriyor:
"30 yıl içinde... belki yarın... İstanbul'un ufuk yayında deprem var. Çok şiddetli. Büyük olasılıkla 7 büyüklüğünde...
Hazır mıyız?"
Hayır.
Betonlar üzerimize çöktüğünde... "Orda canlı var mı" seslenişlerine karşı sadece Ozan Sayın duyarlığında olanlar değil... O özürlü şehirciliğin sorumluları da acaba 'Hayır... gidin' diyebilecekler mi?
Aynı soru Afyon için de geçerli.
Afyon sarsıntısında yaşamını yitirenlere rahmet, ailelerine başsağlığı, yakınlarına "geçmiş olsun" dileklerimizle.
Yazıya noktayı koymadan, dört sözcük daha...
"Deprem beşiğinde sallanıp, uyumayalım."