Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Kemal Derviş'in elini, Telekom krizi patladığı sırada da sıkmamaya başlamıştı.
Ecevit'i uğurlamak üzere geldiği Esenboğa'da, Derviş'in elini gene sıkmamış olması "iplerin kopmakta olduğu" anlamına gelmez.
Elbette... Bunlar çok hoş görüntüler değil ama daha önce de yaşandığı için abartılmaması gerek.
Bahçeli, Derviş'in üslubuyla barışık değil... Fakat içinde Derviş'in de yer aldığı ağır bir zorunluklar paketini taşımak gereğinin bilincinde.
Buna karşılık Derviş de siyasal desteğinin sağlam olmadığının farkında ama gerçekçi... Bir süre daha anahtar rolüyle vazgeçilmezliğini biliyor. Başladığı işi sonuca götürmekte - önü çaresiz kalacağı kadar kesilmedikçe - kararlı.
Kısacası...
Belirleyici etken, "el sıkmak, hatır sormak" gibi ritüel sorunlar değil.
İçerik.
Yani...
Programın hiç sapmasız uygulanması ve gerekli olan herşeyin kesinlikle sürdürülmesi.
Bahçeli ve partisi MHP dahil, hükümet ortağı partiler ve liderleri, siyasal intihar gibi görülebilecek uygulamaları gözü kara yapıyorlar.

Derviş'in asıl sıkıntısı, Cumhurbaşkanı Sezer'in masasında onay beklemekte olan Bankalar Yasası'nın geri çevrilme olasılığı.
Bu yasayla bankalar sistemine güç kazandırılması, Derviş için de, dışarısı için de önemli.
Programın ayakta tutulmasını sağlayacak omurga gibi görülüyor.
Hemen belirtelim ki "28 Şubat krizi vurdu. Bankaların kaynakları eridi. O halde onlara kaynak vermek için yasa çıkaralım" demek gerçeği yansıtmaz. Elbette krizin bankalara çok olumsuz etkisi yadsınamaz ama genelde bankaların yıllardır kötü, hatta çıkarcı yönetildiği, "herkes yapıyor o halde biz de geri kalmayalım" kafasıyla bugünlere gelindiği gerçek değil mi?
Gene de... Sistemin, art arda devrilebilecek domino taşları vadisine sürüklenmesi önlenmeli.

Derviş, Cumhurbaşkanı Sezer'e program için bankaların önemini, iki saat süreyle anlatmıştı.
İzlenimi...
"Onay için çok da umutlu olmadığı" söylenebilir.
Derviş'in çevresinde "bankalara kaynak yasasının, dürüstlüğü ile bilinen Sezer tarafından geri çevrilmesi hem dışarıda, hem içeride kuşku ortamı yaratır" gibi bir kaygı dile getirilmekte.

Bunun da bir çözümü olduğu... Sezer tarafından veto edilirse, yasanın, aynen yeniden oylanıp, Çankaya'ya gönderileceği düşünülebilir.
Belki de öyle yapılır.
Fakat bunca hortumlama söyletilerine, bir de Sezer'in vetosu eklenirse acaba yasa orasından burasından çekiştirilerek, amacı karşılayamaz hale getirilmez mi?
Derviş karargahında bir değerlendirme de bu.
O zaman, program nasıl yürütülecek?... Bankacılık sistemi ekonomiyi nasıl taşıyacak?... Bazı kötü beklentilerin önü nasıl kesilecek?..
Bankalar sistemine kaynak gereğini herkes kabul ediyor da... Yasanın içeriği, ölçütü, kapsamı, için kimse ne tam karşı tavır koyabiliyor, ne de tam benimsiyor.
Tam anlaşılmış değil ki!...
Sezer'in de durumu duyarlı.
Ne bir ekonomik bunalımın daha nedeni olmalı... ne de ayrıntılarıyla benimsendiği kuşkulu bir yasaya yeşil ışık yakmalı...
Belki "ehven - i şer'dir iki kötü arasında iyisidir" der. Onaylar.
Belki hükümete biraz daha düşünme zamanı tanıdığını ama ilke olarak amacı benimsediğini belli eden bir gerekçeyle yasayı geri gönderir.
Yahut...
En duyarlı bulduğu hükümler için kısmi veto hakkını kullanır. Yasanın amacını ve diğer genel hükümlerini onaylar. İnce ayar yapar.
Son söz...
Keramet, Derviş'te değil.
Ama....
Türkiye Derviş'siz yoluna devam lüksüne de henüz sahip değil.