Ortadoğu'da da "din", politikanın belirleyicisi. Köktendinci örgütler ve partiler, politikalara egemen.Hamas'ın Filistin'de seçimleri kazanmış olması, bu çizginin simgesi...Ortadoğu'nun diğer ülkelerinde, hatta Pakistan'da, Malezya'da siyaset rotasını din çiziyor........................Küresel rüzgârlar böyle eserken, Türkiye'de din eksenli siyaset, yerkürenin dinci politika rüzgârları ile uyumludur."Dinci politika yapıyor" diye bunu yapanlara Avrupa'dan, Amerika'dan yoğun eleştiriler geleceği sanılmasın.Olsa olsa dinci politikanın demokrasiden kopmak ve İran ya da El-Kaide, Vahabi Suudi Arabistan sınırlarına kayması halinde karşı sert tavırlar oluşur.Bunun da nedeni, "İslam-Hıristiyan" çatışması için kaygılar olur..........................O halde, inanç özgürlüğü zarfına konmuş ve bayraktan sonra en önemli simge haline gelmiş başörtüsü sloganlı politikalar, AKP'ye yarar.Siyaseti o platforma itmek, AKP'ye oy kazandırır.........................Milliyetçiliğe tepeden bakan ve CHP'nin bu değeri sahiplenişini yerenlere gelince...Yerkürenin başka coğrafyalarında da "milliyetçilik" rüzgârları esmektedir.Güney Amerika ülkelerinden başlayarak milliyetçiliği benimseyen sol siyasetler ve partiler iktidar olmaktalar.Hem de ABD'nin ekonomik ve siyasi baskılarına rağmen halkın tepki oylarıyla...Altı okundan biri "milliyetçilik" olan CHP'nin "ulusalcıların bütünlüğü" çağrısına oturttuğu anlaşılan seçim kampanyası da yadırganmayacaktır.Milliyetçilik, "ırkçılık", hatta "etnisite" gibi dar anlamları çok aşan ve ulusların bütünlüğü, özgürlüğü, ekonomik yararları, zenginlikleri için bağımsızlık tavrıdır.Bu anlamda bir sol parti elbette "ulusalcı" olabilir.Seçim kampanyasını, "din" eksenine sararak, CHP'yi girdabın içine batırma politikası apaçık görülürken CHP o tuzağa düşmüyor.Seçim mücadelesini "ulusalcılık, etik değerler, dürüst ve temiz siyaset" minderine çekiyor........................Görebildiğim kadarıyla CHP'nin "ulusalcıların bütünleşmesi" çağrısı, seçim stratejisinin birinci açılımıdır.İkinci açılım, öyle sanıyorum ki, "o görüşte olan herkesin oyunu istemek" olacaktır.Buna, daha önce de Türk siyasetinde görülen "ödünç oy istemek" kampanyası da denebilir."Hangi partiden olursanız olun, AKP iktidarını devirmek için ulusalcı çizgideki herkesten sadece bu seçim için ödünç oy istemek", stratejinin ikinci ayağı olabilir........................Burada bir önemli tehlikeye dikkat...2002 seçimlerinde partiler yelkenlerini "AB'ye EVET" rüzgârlarıyla doldurmuşlardı.2007 seçimleri ise galiba ters rüzgârlarla geçecek.AKP, daha şimdiden AB ipinin ucunu koyvermiş gibi..."Ulusalcı" çağrılarda ise AB hedefi algılanmıyor.Oysa...Şu son 5 yılın da gösterdiği gibi siyaset rüzgârları değişiyor ama değişmemesi gereken, Türkiye'nin 150 yıllık "Avrupalılaşma" rotasıdır.Türkiye insanının şu en tepkili ve öfkeli olduğu süreçte bile en az yüzde 50'si AB taraftarı.Sağduyu rotasında.Bu rotadan sapan ya da bu rota için yelken ayarı yapmayan siyasi parti, diğer din ya da ulusalcılık eksenlerinde ne kadar başarılı olursa olsun, sandıklarda umduğu sonucu bulamaz.Tarihe ve gelecek nesillere karşı da sorumlu olur. g.civaoglu@milliyet.com.tr Siyaset, "iki kutupla" seçimlere gidiyor. Birincisi; "din..." İkincisi; "milliyetçilik." Ne ilginçtir ki, ikisi de küresel yükselen değerler... ABD siyasetinde, katı Hıristiyanlığa odaklı Evangelist akım etkin. Avrupa siyasetinde de Hıristiyanlık, siyasete giderek daha fazla ağırlık koymakta. Sağ partiler, soldan iktidarları devralma sürecindeler. Almanya bunun en "baskın" örneği...