Ekranda her biri zenci model
Naomi Campbell'i ya da bir otomobil lastiği reklamında koşan o siyahi atleti andıran inanılmaz güzellikler...
Kızıl kahve renkte, abanoz bir heykel gibi tek kusuru dahi olmayan, harikulade güzel genç kadınlar ve erkekler.
Hepsi çıplak... Hepsi dans ediyor.
Güney Sudan'da en ilkel kabileden görüntüler bunlar.
Aralarında çok uçuk sarı saçlı, beyaz bir kadın onlara eşlik ediyor.
Gözlerinde yaşam sevincinin ışıkları pırıl pırıl...
Zaman zaman görüntüye giren kameralara parmağıyla işaret ederek, çekim yönlendirmesi yapıyor.
Sonra...
Dansa yeniden devam.
Yaşı
91.Adı
Leni Riefenstahl.
New York Times tarafından,
yüzyılın en iyi film yapımcılarından biri seçildi.
Denizin dişleri
Sonra ekrandan, onu, bu kez deniz altında görüyoruz.
Sırtında oksijen tüpü... Yüzünde su altı gözlüğü... Ayaklarında paletler... Parmak işaretleriyle, gene su altı kamera çekimlerini yönlendiriyor.
Bir kameramanın ağzına balık koyuyor.
Yarım metre kadar geriye çekilip, kameranın objektifini balığa odaklıyor.
Ve o anda gümüş rengi bir köpek balığı inanılmaz bir hızla geliyor, kameramanın ağzındaki balığı kapıp uzaklaşıyor.
Leni Riefenstahl, yüz yaşına tırmanırken bile mesleği için sırtında tüp denize dalmakta.
Bu en tehlikeli sahneleri yönetiyor. Bu sahnelerde rol almış oluyor.
Denizin dişleri onu korkutmuyor.
Bu satırları,
"Harikulade ve Feci Hayat Öyküsü (The Wonderful and The Terrible Life Story)" adlı belgeselden yansıttım.
Birkaç bölüm daha sunayım...
Feci ve harikulade
Leni Riefenstahl, Cermen kökenli çok iyi bir dansçı.
Bir
Alman film yapımcısının filmini görüyor, yönetmen oluyor ve hayatı değişiyor.
Ekranda kumral, dalgalı saçlı, incecik, son derece çekici bir genç kadın görüyoruz.
Leni, şöhret olur.
Almanya onu konuşmaktadır.
Bu arada,
Hitler'in bir meydan konuşmasını izler.
Leni, önce
Goebbels'in sonra da
Hitler'in metresi olma önerilerini alır.
Reddeder.
Ona asıl öneri,
Nazi propaganda filmlerini çekmektir.
Naziler için
1935 yılında İradenin Zaferi (The Triumph of The Will) filmini çeviriyor.
Ardından...
Hala gelmiş geçmiş en iyi olimpiyat
- Berlin'de yapılmıştı - filmini...
O filmde kullanılan teknik, derinlik, inanılır gibi değil.
Örneğin...
Yüz metre sürat koşusunu, piste paralel bir ray döşettirip, yarışmayı o rayda atletlerle aynı süratte hareket eden kamerayla izlemiş.
Tramplen atlayışları, kuşların uçuşlarıyla örtüşen izlenimleriyle kurgulanmış.
Maraton yarışına,
Richard Wagner'in müziği ile tempo kazandırılmış.
Bunların hepsini
- belki de kasıtlı olarak - sutyen kullanmayan, incecik bir tişörtle, tek süsü boynundaki fularla, genç bir kadının görüntüsünde izliyoruz.
Leni Riefenstahl, Nürnberg'de diğer
Nazi liderleriyle birlikte
savaş suçlusu olarak yargılandı.
Ama...
Beraat etti.
Çünkü...
Ne
İradenin Zaferi'nde ne
olimpiyat filminde tek bir yorum yoktu.
Sadece
görüntüler bir sanat ziyafeti olarak sunulmuştu.
Leni Riefenstahl'ın özellikle olimpiyat filmi için
Nürnberg'de yaptığı savunma çok ilginç:
"Zaten Hitler olimpiyatları hiç sevmedi ki...Siyahların, üstün ırk Cermenleri yenerek, Almanlar'ın doldurduğu tribünlerin önünde altın madalya alışlarını nasıl içine sindirebilirdi?"
Peki gerçekten
Nazi için çalıştı mı?
Nürnberg'deki savunma cümlesi şöyle:
"Ben sanatçıyım.Olanak verildi, filmi yaptım.
Ama...
Filmlerimde tek bir propaganda cümlesi ya da yorumu yoktur.
Nazi Partisi'ne ise hiç üye olmadım."
Nürnberg'de beraat etmesine karşın,
20 yıl ona film çevirtmemişler.
O...
Kendi olanaklarıyla,
Güney Sudan'da dünyanın en güzel insan estetiğinin bulunduğu kabileyi keşfetmişti;
"black is beautiful" söylemini kanıtlarcasına...
Sonra...
Su altının güzellikleriyle yeniden doğmuştur.
Kendinden
40 yaş genç kameraman sevgilisiyle, su altında film yapmayı sürdürmüştür.
Mina Urgan'ın mizahını anlamayarak,
"dinozor(!)" deyimini kalkan gibi olur olmaz kullananlara bir soru:
"Acaba kim daha genç?"Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr