Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Siz bu yazıyı okurken, ben herhalde Azerbaycan'da olacağım.
Biz, aklımızı içeriye, seçimlere takmışken, yörede önemli gelişmeler var.
Örneğin...
Başkan Alivey, 26 Şubat'ta Kremlin'e bir mektup göndererek, Azerbaycan'ın bağımsız devletler topluluğu askeri kanadından çekildiğini "resmen" açıklayacak.
Bu çok önemli...
Azerbaycan'ın tam bağımsızlık ilanı anlamına geliyor
Oysa...
Rusya, 5 yıldır, Azerbaycan'dan askeri üs istemekteydi.
Aliyev ise, direniyordu.
Vermedi.

Cesaret ve deneyim

Peki, koca Rusya'ya karşı bu tavır nasıl konabiliyor?
Birinci neden, Aliyev'in cesur kişiliğidir.
Yıllar önce Aliyev'in, daha Rusya'nın Rusya olduğu zamanlarda, dünyanın iki büyüğünden biri olan Gorbaçov ile yüz yüze kavgasını ayrıca anlatırım.
Cesaretle beraber olması gereken akıl ve sağduyudur.
Aliyev, ABD ile iyi ilişkiler kurdu.
ABD'ye gitti.
Clinton ile şahsen konuştu.
Herhalde onayını da aldı.
Azerbaycan'ın Washington'daki lobisini ise, bizzat Kissinger ve Brzezınskı yapıyor.
21. yüzyılda, dünyanın kalbi Türk cumhuriyetleri olacak.
Enerji deposu orası.
ABD, bölgeye olanca ağırlığını koyuyor.
O nedenle, Ermenistan da, Azerbaycan'a gene saldırmayı göze alamaz.
Özbekistan da, Rusya'nın gözdağlarına rağmen, bağımsız devletler topluluğundan çekilme aşamasında.
Sırada doğalgaz deposu Türkmenistan var.
Öte yandan ABD'nin K.Irak'ta yapmak istediklerine, Apo'yu dünyada istenmeyen adam haline getirmek ve PKK'yı tüketmek sürecine de dikkat.
Yani...
Politikamız at gözlüklerini çıkartıp, daha geniş bir açıyla bakmaya yönelmeli.

Bir kampanya açılışı

Giderayak, iç siyasetten izlenimler de yansıtayım.
Müthiş yağmur nedeniyle, DYP toplantısına da Anavatan kampanya açılışına olduğu gibi gecikerek gidebildik.
Ancak, kalabalığı aşıp içeri giremedik.
Yağmur altında bekleşen o kalabalık, DYP'nin "belini doğrultmakta olduğunun" işaretiydi.
Anavatan kampanyasından izlenimler yazmıştım...
Şimdi de, DYP kampanyası için birkaç satır...
Bazı DYP danışmanları ve yöneticileriyle konuştum.
DYP'nin seçim kampanyasının üzerine oturtulduğu ilkeleri sıralayalım:
"1- YENİ DP:
DYP, Bayar'ın ve Menderes'in Demokrat Parti misyonuna soyunmuş görünüyor.
Bunun için kullandığı slogan, bir işaret.
'YETER! SÖZ MİLLETİNDİR' sloganı, 1950'de DP tarafından kullanılıyordu.
Şimdi, DYP bunu
'YETER! HAK MİLLETİNDİR' diye değiştirmiş bulunmakta.
Türkiye'de,
'halka rağmen' bir siyasi durum olduğunun imajını çizmek istiyor.
2- SAĞI SAHİPLENMEK:
Sağı FP - MHP genişlemesinden kurtarıp, yeniden merkez sağın içine almak stratejisini uygulayacak.
3- MİLLETLE İTTİFAK:
DYP de İzmir gibi büyük kentlerde, FP ile seçim ittifakı söylentileri ve Refahyol'un anılarda bıraktığı görüntüler nedeniyle, bu tür göbek bağlarını koparmak amacı sezilmekte.
Danışmanları, sağın özelliklerini iyi bilirler.
MHP ve FP ile yukarıda ittifak yok fakat tabanlara çengel atılıyor.
Milletle ittifak için aynı zamanda Anavatan'ın sessiz çoğunluk hedef kitlesi ile örtüşme ve benzerlikten söz edilebilir.
4- ÜSLUP:
Uygulamak istedikleri üslubu şöyle anlattılar.
Kişilerle kavga yok... Kurumlar ve olaylar nedeniyle sertlik yaparız"
18 Nisan
sonrasında, Anavatan - DYP olası ortaklığının kapıları aralık tutuluyor.

Duyarlı konular

Duyarlı konulara gelince...
28 Şubat süreci için eleştiriler, TSK'dan ayrı tutularak yapılacak.
Ancak...
Programlarında, Milli Güvenlik Kurulu'nun "görev tarifinin yeniden yapılması" ilkesi yer almakta.
Şöyle açıklamalar dinledim:
"Bayram günlerinden savaşa kadar, MGK her konuda var.
Her konuda sivil yönetimlere paralel görüş üretiyor.
Bunlar yasadışıdır demiyoruz. Yasaları değiştirmek istiyoruz. Anayasa'yı militer yorumlara kapatmak istiyoruz.
Ayrıca...
Milli Güvenlik Kurulu kararları, sadece - tavsiye - niteliğinde olmalıdır.
Şimdi ise,
- bildirimde - bulunuyor.
Ve, Milli Güvenlik Kurulu, cumhurbaşkanına değil, başbakana bağlı olmalıdır."
Bir diğer duyarlı konu ise...
Genelkurmay Başkanı'nın da, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasıdır.
Bunlar programda yer alsa bile, tartışmaya açılmayacağını umalım.
Türkiye'yi gereksiz yere gerebilir.
Başörtü konusuna da, çok açık bir tavır konulmayacağı izlenimini aldım.
Örneğin...
Kadın polis ya da hemşirenin, mesleklerinin gereği gibi giyinmeleri taraftarı bir politika var.
Mütedeyyin kadınlarımızın başlarını örtmeleriyle, siyasi İslam mesajı taşıyan başörtü gösterilerini birbirinden ayırmak gerek.
Buna karşın...
Üniversitelerdeki durumda, sorumluluğun YÖK'e ve Anayasa Mahkemesi'ne ait olduğu görüşünü dinledim.
Anavatan için yazdıklarımı, bu parti için de tekrarlıyorum...
Elbette geçmişin de manzaraları unutulmuş değil.
Ayrıca tartışılacak.




Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr