Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

HÜRRİYET ‘i “HÜRRİYET” yapanlardan biri de “vefat ilanı” sayfalarıdır.
En çok çevrilen ve göz atılan sayfadır.
Gene yitirilen bir dost var mı ve cenazesini kaçırmayayım, çiçek göndermeyi ya da yardım vakıflarından birine bağış yapmayı ıskalamayayım kaygısıyla o siyah çerçeveli ilanlara bakılır.
Bizi cenazeye ve mezarlıktaki dakikalara psikolojik olarak hazırlar.
Dün Hürriyet’in “vefat” ve “anma” sayfasında çok farklı bir ilan vardı.
Yitirilmiş olana sevgi bu kadar mı duru ve derin anlatılır...
Anılanın kişiliğiyle bu kadar mı örtüşür?..
İlan şöyle:

Haberin Devamı

 
Dodom...
Bana hep yanımda olacağına dair söz vermiştin...
Yanımdasın, canımdasın, kalbimde ve içimdesin.
Sözünde durduğun için teşekkür ederim.

İpek Kıraç

16 Temmuz 2009

İpek Kıraç, merhum Vehbi Koç’un torunu, Suna-İnan Kıraç’ın kızı.
Ya Dodo?
O da Vehbi Koç’un kızı Sevgi Gönül’ün eşi Erdoğan Gönül...
O ve Sevgi Gönül de artık görünmezlerin evreninde...
Erdoğan Gönül, ancak böyle anılabilecek candan, sevecen, neşeli, vefalı bir dosttu.
Yakınları ona “Dodo” derdi.
Erdoğan Gönül’le hoş anılarım vardır.
İşte biri... Yıllar önce eşimle bir davetten çıkmıştık. Otomobilimize binmiştik. Sevgi ve Erdoğan Gönül ise otomobillerinin getirilmesini bekliyorlardı. Erdoğan Ağbi, bana “arabanın camını aç” işareti yaptı.
Camı indirdim.
Şöyle seslendi:
“Bu yakınlarda Londra’ya gitmen gerekecek. Burberry’ye uğrayacaksın.”
“Bu da nereden çıktı?” diye sordum.
Ve cevabı:
“Pardösünün kuşağı otomobilin kapısına sıkışmış, yerdeki çamurlara sürünüyor.”
Güzellikleri üretmek, onun hayat tarzıydı.
Anlattığım olayda da çamur içinden bir tebessüm üretivermişti.

İpek satırlar

ONUNLA ilgili bir anım, acılarının nasıl da yürekten olduğunu bildiğim için “DODOM” diye başlayan ipek satırlarla daha da duygulandım.
İpek henüz çocuk denebilecek yaşlardaydı.
Sadberk Hanım Müzesi’nde bir davetteydik. Dedesi Vehbi Koç’un fotoğraflarını çekiyordu.
“Hem banyo yaptırırım hem de gazetede kullanırım, filmini  bana verir misin?”  diye sordum.
“Vermek isterim ama ya filmler kaybolursa?.. Onun için vermeyeyim daha iyi” cevabını verdi.
Haklıydı.
Ancak... Az sonra geldi. Film rulosunu bana teslim etti.
Onu, “İpek, milyonda bir ihtimalle de olsa bu filmin başına bir şey gelebilir, sende kalsın istersen” diye uyardım.
“Hayır, biliyorum siz dikkat edersiniz” dedi. Film avucumda kaldı.
O zaman dijital sistem yok.
Banyo işlemi için gazetemin fotoğraf servisinin başındaki arkadaşa filmi gönderdim. Sıkı sıkıya, “Aman dikkat, çok önemlidir” diye tembih ettim.
Fakat... Onca özene rağmen ne yazık ki rulo kayboldu.
İpek’in ertesi gün telefonda nasıl yağmur yüklü bir hüzün bulutu olduğunu yaşadım.
Öyle bir kayıptı ki bu...
“İpek’in çektiği, dedesi Vehbi Koç’un son fotoğraflarıydı...”
İpek Kıraç üniversiteyi bitirdi. Master yapıyor.
Kariyeri biyoloji dalında.
“Dodom” ilanındaki satırlar bana, onun yazı dünyasına da imza atacağının ilk işaretleri olarak göründü.

Haberin Devamı

ARDA ve FUTBOL EKOLOJİSİ
ARDA son yılların hakkında en çok konuşulan futbolcusu.
Sosyal ilişkileri yazılıyor, çiziliyor, görüntüleniyor.
Ama... Onun asıl özelliği başka...
GS’lilerin ötesinde FB’liler, BJK’lılar ya da diğer kulüplerin damardan taraftarları da Arda’yı seviyor.
Çünkü o, artık unutulmakta olan renk tutkusunu gündemde tutabilen son asil...
“Ne olursa olsun Türkiye’de GS’den başka takımda oynamam. Bu bağlamda beni satın alacak para yoktur” diyebilen, çok farklı bir genç adam. Futbol ekolojisinde hem son hem de belki bir örnek olarak son yılların ilki...
Biz taraftarlar adres değiştiririz. Arkadaş değiştiririz. Hatta eşlerimizi değiştiririz. Ama... Tuttuğumuz takımı değiştirmeyiz.
Sıradan olanlar bir yana ama renkleriyle bütünleşmiş, simge olmuş isimlerin başka takıma, hele ezeli rakibinin renklerine kaymasını, futbolda kirlenme olarak görüyorum. Böyle “takım ekolojisi” örneklerini kalp kapakçıklarımla alkışlıyorum.